30 Aralık 2008 Salı

TEKRAR

Kadersiz kızıyım annemin,
Her şeyin en iyisini hak eden,
Yaradan yazmış diyor çekinmeden.
Susuyorum...
Dünya güzeliyim babamın,
Doğumumdan bu yana her yana notlar bıraktığı,
Biricik kızım Fatma'ya..
Susuyorum...
Saf kerdeşiyim ablamın,
Senin için bu aydınlık diyor.
Tarifi kısa,ne istediğini biliyor.
Susuyorum...
Bilgiç ablasıyım kardeşimin,
Ne zaman kanasa yüreği,
Yüreğimi bölüyorum.
Susuyorum...
Bugün bir tuhaf geçiyor zaman,
Bölünmüş uykulardan uyanan, depresif
Yamyamlar gibiyim.
Baktım ki doymamışım,
Yine yürek tüketmekteyim.

15 Aralık 2008 Pazartesi

KORKAK

Yanmış kömür kokusu yakarken genzimi,
Yine bildik bir yolda, aynı bozuk kaldırım.
Köşeyi dönerken büfeci tanıdık,
Kasap,manav,balıkçı, ilk bayram harçlığımı uzatan ellerin sahibi..
Delik cebimden düşmüş yere,
Şimdi kendimi arıyorum.

Hep korkmuşumdur aydınlığın sonundan,
Koyu karanlıklarda beliriyor yitenler.
Bedenimde izi kalmış gölgelerin,
İmleği geçiyor boynuma,
Asılıyor düşlerim.

Kanatsız bir kuş gördüm rüyamda..
Bütün arkadaşları göçerken ılıman iklimlere,
O kalakalmış kış gelen sokağımda,
Yalnızlığa uyandım bu sabahta onunla.

Bu sessizliği bozsun istiyorum lal dilimin çözülen düğümleri,
Bir kapı gıcırtısıyla sona ersin sağırlığım.
Kanayan yüreğim düşsün de toprağa,
Melekler uğurlarken beni,
Bende meydan okuyayım sensizliğe,
Ölüm dediğin cesaretime gömülsün.

Faili meçhul cinayetlerden arındırırken kendimi,
Yakaladı ensemden beni,
Göz göze geldik, irkildim!
Ve korkuttum bir seri katili..

12 Aralık 2008 Cuma

SİZE HİÇ OLMADI MI?

Sabah tadında akşamlarınız olmadı mı?
Güneşi ısıtan kışlarınız?
Hangi ülkede yaşarsınız?
Baharsız.
Bahar dediysem; şöyle keyfince yaşadığınız,

Açan ya da solan yanınız.
Hiç görmediniz mi,
Alev almış suların aktığını musluktan?
Elinizi uzatıp yanmadınız mı?
Yemeğin sonuna denk gelmedi mi açlığınız ?
Mızıkçılık yapmadınız mı?
Dinlemediniz mi o şarkıyı henüz,
Sevdiğinize armağan edilmiş?
Duymadınız mı,
Dudaklarından zehir zıkkım aşkı?
Hiç sevişen bir çift görmediniz mi,
Başka bedenlere kiralanmış?
Hiç terkedilmediniz mi siz?
Bulduğunuzu sandığınız,
Elinizden alınmadı mı ?
Ah çok yazık, hiç küfür etmediniz mi?
Karşı gelmediniz mi ?
Bu düzen bozuk demediniz mi?
Hadi oradan, çek git denmedi mi size?
Ağlamaz mısınız?
O kadar çoksunuz, nerede yaşarsınız?
Üşümez misiniz ?
Yastığınızın altına sakladığınız fısıltılarınız olmadı mı?
Yorgana sarılmış kadavralarınız?
Puf deyince uçuşan kırık kanatlarınız ?
Sizi sevdiğini sandığınız,

Nefretler vurmadı mı yüzünüze?
Gözlerinizin içine sokulmadı mı aptallığınız?
Çişinizi etmek için değil miydi kaçışınız?
Hiç sanmalarınız olmadı mı sizin?
Suskunluk nedir bilmez misiniz?
İçinizde ezilirken kelimeler,
Nefes darlığı çeken yüreğinizin,

İmdadını duymadınız mı hiç?
Sedyeye yatırılmış bedeninize,

Düğün davetiyesi gönderilmedi mi?
Sizin beş,altı,yedi diye uzayıp giden sevgilileriniz olmadı mı?
Hepsini ayrı ayrı sevmediniz mi?
Biliyorum sevgili,

Kirlenmiş düşlerin, düşük bütün gebeliklerin,
İnandır beni sevgisizliğine,

İnandır gideyim diyeniniz olmadı mı hiç?
Daracık sokaklarda uzayan kıvrımlarınız,
Keskin virajlardan dönerken mide bulantınız,
Kapıda belirince yarınsız yanınız ,

Işığa hasret gözleriniz kamaşmadı mı?
Aşkım demekten korktuğunuz bir aşka bulaşmadınız mı hiç?
Dilinizin ucuna gelince hayıflanmadınız mı?
Taranmamış saçlarınıza, kirli kokunuza ,
Gözlerinizde yığılan yorgunluğa, saçmalamalarınıza rağmen
Sevildiğinizi hissetmediniz mi hiç?
Sizin böyle bir sevilmeniz olmadı mı?
Masa üzerinde bulduğuz notları okurken ,
Derin nefes alışlarınız olmadı mı?
Duymaktan korktuğunuzdan fazlasını duyduğunuzda,
Ezik hissetmediniz mi?
Siz hiç çaresiz sevmediniz mi?
Size hiç olmadı mı?

4 Aralık 2008 Perşembe

ÇINAR

Yıpranmış sayfalara yazılmış güncelerin arasında kalan,
Kırık kalem uçları,kırık gönül notları.
Sabahın ayazı,birkaç günlük açlığım.
Tek sıra örülmüş duvarlar üzerinde,
Tek ayak beklemek üzere şartlanmış,

Çocukluğumdan kalan yaramazlığım.
Bir tabure üzerine bırakılmış yalnızlığım.
Tutkum,tutkunum.

Bunca zaman ezberlediğim her şeyi unutup,
Varlığına anlamlar yüklediğim,
Kimsesizleşme yolunda çoğullaştığım,
Gözaydınım.
Başını omzuma yasladığında,
Kokuna bulaştığında kokum,
Bütün yalnızlıklardan kurtulduğum,
Huzur bulduğun ruhum,
Benim bugünüm ,senin yarının.
Seninle hayat,kimsenin bilmediği cennet kıvamında bir coğrafyada gezinmek gibi,en zor denklemlerin basit havuz problemlerine dönüşmesi gibi,sınıfta kalmış çaresizliklerin bir üst sınıfa çözüm olarak geçmesi gibi.Seninle hayat yaşanılası ve seninle hayat değerli.Yalnızlığın içimize işlediği zamanlardan birinde başlamış hikayemiz.Çok sevmenin ve çok sevilmenin olduğu yerlerden, o kocaman kalabalıkların arasından nasıl bunca yalnızlığa düştüğümüz konusunda hala tereddütlerim olsa da sanıyorum ki biz, başkalarının mutluluklarına adadığımız ömrümüze sahip çıkmak ve kendi mutluluğumuza bir şans vermek için bu hikayenin satırlarındayız. Anlatmak için hissettiğini, hissettiklerim çoğu zaman engelleriyor beni.Öfkeli olduğum zamanlarda da seviyorum seni, bunca öfkeye rağmen nasıl da değerli dediğimde, yüreğim alkışlıyor beni ya da ben yüreğimi.Senden bana varışta kaçış gibi her şey...Bütün konuştuklarımız, o deli düzen, yakan bakışlar,aklımın oyununa izin veriyor. Sen sustuğunda gözlerin, onlar sustuğunda sen konuşuyorsun. Kelimeler armağan ediyoruz birbirimize üzerinde düşünülesi.Ve her konuşmanın sonunda dalıp gitiğimiz o yerden birbirimize göz kırpıyoruz biz.İşte o zaman iyi ki varsın diyoruz hiç çekinmeden.iyi ki var, üç beş adım ötemde, bazen soluğumdan içeri giriyor, bazen hiç tanımıyoruz birbirimizi .Sen ve ben her gece gökyüzüne aydınlık asıyoruz.Sen belimden tutuyorsun, kaldırıyorsun yukarı, ben elimdeki pırıltıları asıyorum oraya,yarın bu aydınlık nereden diye soranlara, gizli gizli aydınlık asıyorduk gökyüzüne diyeceğiz.Şimdi o kadar çoklar ki anca farkedebildiniz ama biz ilk pırıltıda derin bir nefes almıştık zaten ,ertesi sabah aynı değildi aynı gibi görünen .Bazen sen koşmak istiyorsun. Öyle ani bir kararla kalkıyorsun ki yerinden her yere yetmek, herkese dağıtmak için elinde olanları. Hayır diyorum içimden. Bakıyorum, derin bir susukunlukla. Sen kararından vazgeçene kadar susuyorum.Hayır diyorum, şimdi değil.Dinlenmelisin biraz, sırtındaki yükünü boşaltmalıyız önce.İstersen dedemin dere kenarına götürürüz bazılarını .Ben çoğu delili yangın yerinde bıraktım. Hatta bazıları daha çabuk yansın, kül olsun diye üzerlerine benzin döktüm.Elbette o yangından yara almadan kurtulamazdım. Layıkınca yaralandım da irili ufaklı yanıklarla dışarı attım kendimi.Orada kalıp mutsuzluklarımla birlikte ben de kül olabilirdim. Bu şıkkı seçebilirdim.İçimden yakaladı beni gelecek cesaretim. Çekti çıkardı gün yüzüne. Henüz değil dedi ağaçta şakıyan kuş,daha değil dedi yaban papatya,yol uzun ama yılma yürü dedi karınca.Seni görünce ben, Karslı bir çocuğun denizi ilk defa gördüğündeki heyecanını, üstüne boğazı keşfedince yaşadığı şaşkınlığını yaşadım.Oysa sen ve diğerleri o manzaraya alışık olduğunuzdan ,sahip olduğunuzdan, kıymet bilmezliğinizle onu kirletmekteydiniz. Çok sevdiğinizi söylediğiniz cümlelerle kamufle ederek.Ben farklı yerlerden bakarsam nasıl görürüm diye keşifte...Ve tepeye çıkıp bakınca derin,yoluna inince çekici,yanına gelince büyüleyici olduğunu, tadına vara vara hissederek beynime ,yüreğime işlemekteyim.Geri döndüğümde, köyüme ya da bilinmez başka bir diyara gittiğimde, düşünüp, güzeli tasvir ederken, kaynakçamda sürekli seni not düşeceğim. Memeleketime yaptığım otobüs yolculuklarımı anımsattın bana, yeni yollara eşlik eden yeni turlarla gidilen.ilk heyecan verici, yaklaştıkça ürküten alışkanlıklarımı.Bazen kaçmak kurtulmak istiyorum. Büyülü güzelliği çekiyor beni.Ne yeşili bildik yeşil, ne mavisi bildik mavi.Öyle yollardan geçiyoruz ki karanlık eşliğinde tercih edilmiş yolculuklarda; ısssız,dar, sonu yok gibi görünen bir yoldan, aydınlık, kalabalık bir kente dönüyor tekerler.Korna sesleriyle nefes alışım değişiyor ve o kıvrımlı yollarda süren yolculuğumun sonunda sevdiklerime varıyorum.Uyuyorum.Bazen öyle yakıyorsun ki canımı, canını yakar gibi.Gözlerimiz kurtarıyor ancak bizden bizi.
Sana hadi git özgür ol desem, özgürlük ne bilmiyorsun ki,
Bana hadi gel benim ol desen, ait olmaktan haberim yok.
Sen ne zaman yazmak olsan,

Bütün kelimeler can atıyor kağıda dökülmek için
Ve ben hepsini yazıyorum hiçbirinin hatırı kalmasın diye.
Sonradan farkediyorum ki bir düşe düşmüşüz yine.
Bu hikaye uzar gider .
Her yeni doğan bebekle birlikte.
Her yeni doğan bebeğin ağlamasında,

Anne kucağında karşılaştığı gülücükle.

30 Kasım 2008 Pazar

AŞIK NOTU

Sıradanlaşmış alışkanlıklarında büyüyor yalnızlığın,
Duyulmuyor adın.
Kalabalıklarının gölgesinde görülmüyor adımların.
Çek ayağını,izin silinsin.
Başıbozuk sevdalar yolculuğunda son verdiğin oyunlara
Kapa perdeleri,ezberleme repliğini.
Çiy düşmüş çimenler üzerinde,
Üzerine konan kelebeklerin ölmesine izin verme.
Bırak o başka baharlar sevsin,
Hapsolsun göz yangının sigara dumanlarına
Çekme içini olura olmaza.
Nesi kalırsa yadigar,
Bir yaz akşamı,sonbahar rüzgarı,
Savrulsun uzaklara.

Mümbit bir topraktır gözleri,
Kirpiğimden dökülür bereketi,

Bırak yüreğim gitsin.

SEVİŞGEN RUHLARIN SANCISI

Sensizlik davetinde,
Elbisemin ucu yıpranmış, eskimiş, ütüsü bozulmuş
Ellerinin yokluğundan nasibini almış saçlarıma,

Dağınık topuz havası verilmiş
Orada oturuyorsun,
Sen! Bilmediğim kalabalıkların bildik düzeninde,
Bakışından tüm sevgisizliğin çarpıyor
Deli yüreğime..
Ruhum şifasını kaybetmiş senden önce,
Bir morg sessizliği gülüşte..
Kaldırım taşına takıldı kaldı ayakkabımın topuğu,
Taburenin çivisinde kaçtı çorabım,
Son bir yutkunmadan önce sana baktım...
Gidişimi anlama diye, geri geri attım adımları,
Pat! Bir adama çarptım..
Neyin var dedi; seni gösterdim,
Hiç bir şeyim yok dedim,anladı...
Sokak soğuktu,üstüne rüzgar vardı,eyvah birde yağmur başladı.
Gözlerime aktı damlaları,herkes benim sandı.
Bir fotoğraf karesinde
Yanyana gelmiş sevişgen ruhlarımız,
Bedenimiz saklanmış,
Üzerine sancılarımızı yazdım.
Çok uzun, devrik cümleler kullandım.
Devrildi adın..

Her defasında beni kırma çabaların
Bu defa da ödül getirdi sana,
Alkışı sen topladın.
Görmezden geldiğini sanarak yaşama devam ederken,
Yitik cümleler arasında kaybolurken düşlerim,
Daha iyimserdin yüregime...
Şimdi anlıyorum ki,
Çabaların boşa değil.
Kırılanları düzeltmekten yorulmuşum,
Farkına varalı cok oldu ama kabullenmek...
İşte o beni biraz yordu.
Sevdiğim...
Kelimeler anlamını yitiriyor artık,
Üzerine yapıştırdığım anlamlar, anladım ki sırf benim uydurmalarım
Biliyorum, seni daha zora sokamam.
Sana olan duygularıma bugün bir son verdim.
Ve ilk defa, haksızlık ettiğim için kendimden özür diledim.


Fatma & Ayşe FINDIK

26 Kasım 2008 Çarşamba

KÜÇÜLEN DÜŞLERİMDE BÜYÜYEN ÇOCUKLUĞUM

Dedemin eskileri yok etmek için bir dere kenarı vardı.
Bütün eskileri oraya götürür, yakardı.
Babaanmem kızardı ama o yapardı.
Her defasında gülerdim.
Dedem babaannemin anılarını yakardı
Babaannem dedeme bakardı.
Ben gülerdim.
Evin bahçesindeki dut ağacına salıncak kurardık
Gökyüzüne uçardık.
Kahkahalar atardım bütün köyü inleten
O zaman sen yoktun. 
Ben vardım.
Küçük bir kızken.
İstanbul'un yoğun trafiğinde,
Salı pazarı girişinde,
Hemen Doğancılar'ı geçince, aşağıda sahilde.
Okula giderken,
Annemin yaptığı fındıklı kurabiyelerden alırdım elime,
Tadına doyum olmazdı.
Akşam eve dönüşte teyzem olurdu.
Uzun yıllarının hikayelerini dinlerdim.
Öylece uyuyakaldığımda hep güzel şeyler görürdüm rüyamda.
O zaman bütün sabahlar keyifliydi.
Önlüğümü giyerken arkadaşlar beni beklerdi.
Hele mevsim kışsa kar beni hep hasta ederdi.
Leblebi tozu yerdik ne büyük keyifti.
Babamın iş dönüşü getirdiği çikolatalar hepsinden güzeldi.
Çilekleri yıkardı yazın temizlerdi, haydi oyuna ara verin derdi.
Bisiklete binerdik arkadaşlarla ,Çengelköy yolunda,
Her defasında yarışırdık ve illa birimiz düşerdik.
Kına geceleri olurdu mahallede,
Biz, orada dağıtılan çerezleri almak için
İlk konukları olurduk bütün kına gecelerinin
Bizden büyükleri anlamazdık, bu tören neden?
Bir kız ağlarken eğlenen bu insanların nesi var derdik.
O kızı oradan kurtarabilir miydik?
Boşver derdi içimizden biri oyunumuza dönerdik.

Saklambaç oynardık.
Saklanmayı biz o zaman öğrendik.
Ben küçük bir kız çocuğuydum.
Sen yoktun.
İp atlardık sokağın ortasında,çekirdek çıtlatır,ciklet çiğnerdik
En büyük balonu kim yapacak diye iddialaşırken çok güzeldik.
O zaman sen yoktun. 
Ben vardım. 
Küçük bir kızken.
Takunyalar severdim.
Kırmızı papuç giyerdim.
Bakkala giderdim.
Ekmeğin ucunu yerdim.
Saçlarımı örerdim. 
Gülerdim hep gülerdim.
Ben büyüdüm mü?
Büyüdüm.
Acım büyüdü.
Hepimiz büyüdük, kocaman olduk.
Biz büyüdük savrulduk
Biz büyüdük unuttuk
Biz büyüdük ağladık
Biz büyüdük öldük.
Sen büyüme içimdeki küçük kız, biz yeterince büyüdük.

20 Kasım 2008 Perşembe

KÜÇÜK HANIMIN BÜYÜK AŞKI

İçimde yardıma muhtaç bir yer,
İçimde bir yer sen...
Bir yerden sonra susmalı,
Konuşmamalı derken...
Gözlerimde; kaybolan saniyeler
Ardına saklanmış bakışların.
Elimde yokluk,
Elinde bütün varlığım.
Kimbilir diyen düşüncelerin
Hoşçakalında,
Merhaba demeyi unuttum.
Bütün kimsesizliğim,
Yarım kalan, yamanmış duygulara
Halim yokken,
Dalıp gittiğim o yerde
Beni bekliyor.
Ben ağlıyorum, o ağlıyor...
Kimse bilmiyor.
Dilinde sitem var.
Öyle yazmış şair.
Yazarken,
Yanıyor...

16 Kasım 2008 Pazar

VE PERDE AÇILSIN LÜTFEN

Kayıp.
Geçtikleri tüm yollara ekmek kırıntıları bırakan kardeşlerin masalından çıktım bugün.
Ormanda kayboldum.Delirdim çaresizlikten.
Ayakkabısının tekini merdivende düşüren kızın masalına konuk oldum.
Saat on ikiyi vurdu. Yüreğimi düşürdüm merdivenlerden, kırıldı parçalandı.
Ne analığımın eziyeti, ne üvey kız kardeşlerin deli cesareti,
Prensin bu kadar ortalık malı olması yıktı, aptal düşlerimin gerçek sandığı yalanları.
Uzak iklimlerin yetiştirdiği, hiç görmediğim ağaçlara adımızı yazma klişesi
Ve pembe panjurlarını siyaha boyadığım o evin bahçesini tarumar ettim bugün,
Sobasında yaktım hislerimi.

Ziyan.
Neresinden baktıysam gözlerine, ne mana bulduysam kahpe düzeninde.
Yordum karşıma çıkan bütün kelimeleri,
Yoruldum duyduğum kelimelerin saçmalağından.
Küllükte sigaram yandı.İçimde bir yer sana ağladı.
İçimde bir yer kahkahayı bastı.
Çığlığım yetmedi duymana, fısıltılarla söylediklerimden artakalan,
Yorgun akşamalarına meze ettiğin, çöpe dökülesi pislik yüreğim,
Bugün pislik yüreğim ağladı.

Kaçış.
Geldiğim yolun başında durdum. Baktım, yol çok uzun .
Dur dedim.Dinlen, biraz soluklan. Yanımdan geçip giden yaşlı amcayı izledim.
Denizin üzerine nefesimi üfledim.
Dalgaları kocaman oldu.Denizi taşırdım .
Bugün gördüm seni, ellerini başka ellerde,gözlerini başka gözlerde,
Kahkahanda duydum başka ses.
Ve bugün gördü gözlerim sahte bir prens.

Yitik.
Nereye koyduğumu unuttuğum çoraplarımı aradım.
Kazağımı bulamadım. Geç kaldım yine provaya ve oynayamadım.Yapamadım.
Olmuyor Fatma, olmuyor. Kaç kez duydum. Parçalandım.
Ellerimi yüzüme kapadım. İçimden, ta içimden bir yerden küfürü bastım.
Bildiğim bütün küfürleri sıraladım ardın sıra.
Lanet ettim adına ve adıma siyah bir kurdele bağladım.

Huzur.
Yeni bir kitap okumaya başladım.Henüz elli yedinci sayfasındayım.
Bir kadeh şarap içtim, birkaç eski dostu aradım, hal hatır sordum.
Yeni edindiğim bir arkadaşa güvendim.
Nevresimini değiştirdim rahatsız yatağımın.
Ve tutulan boynum için bir kas gevşetici daha içtim.
Siktiri çektim aşka,hadi oradan dedim.
Tuvalete girdim.Tükürdüm klozetin içine dudağımda kalan tadını,
Onun üzerine de sifonu çektim, çarptım kapısını, annemden azar işittim.
Bu aşkın acısını evin kapısından çıkarma dedi.Güldüm.

Bitiş.
Zavallı Kız Kulesi restoran yaptılar seni,
Ve zavallı Galata Köprüsü nerede o eski neşen?
Filimlerde kalmış aşk sahneleri ...Nerede kavuşanların yeri Haydarpaşa Garı ?
Muhakkak bir tur atardı yeni evliler kesme taşlarında,
Ey Çamlıca nerede o aşık çiftler?
Zavallı sevdiğim. Sevdiğim mi dedim? Zavallı ben. 
Ne!
 Ben de kimim?

14 Kasım 2008 Cuma

CANIMSIN ÇOK TATLISIN AMA

Keşke yıldızları indirebilseydim yeryüzüne,
Onlardan koca bir buket sunabilseydim sana
Ne güller, karanfiller,sadece yıldızlar,
Gece kokan yıldızlar verilir
O samimi dokunuşların sahibi ellerin var ya
Bir elimde güneş bir elimde okyanuslarla
Gelebilseydim yanına
Belki biraz anlatabilirdim.
O hem yakan hem üşüten sözlerinin

Bende ne kargaşalar yarattığını,
Gözlerinin yanında sönük kalanları,
Ve git değişinin getirdiği yaralanmaları.
O zaman anlatabilirdim, yüreğin ah o yüreğin var ya
Sabahsız akşamların korkusunda, aydınlığı bulduğum yanında,
Karalarımdan sıyrıldığım omuzunda,
İyi ki doğdun sen, iyi ki varsın bu dünyada.

12 Kasım 2008 Çarşamba

CANIM YANIYOR SENSİZLİKTEN

Kapısına yavru köpekler bırakılmış bir barakanın önündeyim ben.
Elimi kolumu sallayarak geçebilir miyim bu yerden?
Hiç duymuyor olsam, gözlerim de kör olsa,
Yüreğim hissetmez mi?
Terkedilmişler,
Terk edilenlerin çaresizliğini anlamaz mı?
Oysa ben sahile gidiyordum mehtabı seyretmek için
Olmaz mı dersin?
Ardıma bakmadan yürümek için bu yol çok mu karanlık,
Ya da çok mu romantik mehtap,sahil falan.
Ne işi var bu terkedilmişlerin burada,
Hesap sormalı aslında.
Bıktım sizden,yeter artık yaklaşmayın bana.
Ben gidiyorum yoluma, rahat bırakın beni.
Sende kimsin be adam?
Kaç zamandır farkındayım hep yanımda gezinmektesin.
Nereden çıktın sen,niye öyle bakmakta gözlerin?
Tanımıyorum seni,
Hayır, tanımıyorum dedim.
Peki, öyleyse ellerini tutmak istiyorum.
Hani nerede, neden yok ellerin?
Hayalimde miydin?
Gülmekteyim..
Sahile gidiyorum mehtabı seyretmek için.
Zamanı yanlış olabilir ama gidiyorum işte..
Kirpiğini ıslatan o yaş benim, senin değil hissettiğin.
Evet, sorun var. Şu önümdeki yokuş, buraya bunu kim koymuş?
Yorgun yokuşu tırmanmakta, yorgun düşlerine düşler katmakta
Susturun şu köpekleri korkuyorum.
Susturun şu adamı seviyorum.
Susturun yüreğimi ben yapamıyorum.
Müsadenizle ben sahile gidiyorum.

5 Kasım 2008 Çarşamba

KAYGI(SIZ)

Ardını döndüğünde kaygılarım artmakta ,
Nedensiz sandığın, hiçe saydığın.
Aydınlığım kalıyor döndüğün kuytuda,
Kesik yaram yanında kanamıyor sanma,
Düşmüş kırılmış, kaç tutunacak bağı varsa hayattan,
Aldanmaktasın dudağımda ki kıvrımlara.
Anladım anlamamaktasın içimdeki gizini
Saklı kalsın istersin, sakladığımdan belki.
Tanımıyor olabilirim sevdiklerini
Bilmiyor olabilirim bildiklerini
Anlamıyorum sanma hissettiklerini.
Bir patlamanın ortasındayım
Kulaklarım sağır olmuş gürültüden
Sen hiç konuşmuyorsun
Ben hiç susmuyorum
Senin sessizliğinde,
Benim yersiz kelimelerimle nereye varılabilir
Olduğumuz yerde kalmalı, yok mu saymalı?
Ayılmam gerek, etkisinden kurtulmak için
Yanlış yürüyorum sanma sadece adımlarım biraz ürkek
Kader deyip saklanmakta var elbet,
Senin deyip yüz çevirmek,
Benim sandığım, bunca yüreğime yığılan
Bu şey ne?
Bu şey neden?
Bu şey kimden?
Karanlıklar.
Kararmaktalar.


4 Kasım 2008 Salı

YİTİK

Bütün kelimeleri dışarı çıkarmak için geldim yanına,
Vazgeçmedim hayattan ,senden,yarına dair ümitlerden demek için.
Yoksulluk yurdumu esir almışsa,
Çok sonradan farkettiğim esaretimde,

Gözlerinin güzzelliğine vurulmuşsam,
Vazgeçme benden diyebilmek için sokuldum yanına.
Hayatın bütün anlamını anlatmaya çalışsam ,
Hep sen, sen, sen diye başlasam cümlelere, kızmasan.
Sana bağımlı olsam ,yanından ayrılmasam.
Git demesen, ben hep kalsam.
Başka fikirlerin etkisinde,
Ayrı ayrı yaşasak yine, ama biz olsak her cümlede.
Üşüdüğümde soğuk bu kadar etkilemese beni,
Sen bu kadar sıcak olmasan ben üşümezdim belki.
Kaybettiğim;

Kaybetmek istediğim her şeyi kaybettim desem,
Seni bulsam.
Tüm sevilerimi aldattım haberin olsun,
Haberin olsun atlattım tüm adamları.
Sana kırgın olduğumda sokulacak kimse aramadım.
Ama aradım kırgınlığımda yanımda olmanı.
Başı sonu yok desen.
Deme istemem!
Bakir kalmış nesi varsa hayatımın,

Yorgunluklarımdan arta kalan neyim varsa,
Tekrar tekrar yürüdüğüm yollarda, sıkıldığım kaç manzara varsa,
Sen gelsen, yok olsa,senin olsa.

Düşüncem dursun,kaybolsun yokluğun.
Saçmalasam ben şöyle içimden geldiğince,
Akşam haberlerini dinlerken sen, bir türkü tuttursam.
Makamsız,yalansız,kaygısız yüreğimle.
Dinle beni, kırıldım bugün ,bugün yaralandım sensizlikten.
Sensizlikle oyalandım yine .
İçtiğim sigaraların hesabını istese bedenim benden.
Al bu da senin olsun.

Bir kaç fazla kırışık, birkaç deli öksürük,
Birkaç küfür savursam,
O da kaybolsa gitse.
Sahip olduğum tek hastalık, tek sağlıklı yanım sen olsan.
Hayat bu, o bitse bile, sen kalsan.

3 Kasım 2008 Pazartesi

GÜLÜŞÜMDESİN

Gülmek zor değil benim için
Zor değil hüzünleri gülüşlere çevirmek
Sihirli bir ayna ya da değnek gerekmez
Gülmek için
Yaşam gerek
Hüzün yüklü geçen saatler olmalı
Umursamamalı kimse söylediklerimi
Umursamamalıyım ben hiç kimseyi
Geçip giden zamana gülebilirim
Kahkahalarım yıkabilir sessizliği
Büyüsü gidebilir duyguların
Yolun sonu yok derken cümle alem
Ben inadına gülüşler ekleyebilirim gecelere
Yolların duvarlarını yıkabilirim yalan da olsa gülüşlerle
Kaderin talihsizliğine gülüp geçerim
Hiç gelir acımasızlığı
Varsın darılsın bazı insanlar bana
Tanırım yalancı insanları
Çok mu karışık geliyor gözüne okudukların
Çok mu karışık geliyor duydukların
Seni seviyorum ama
Sevmeyi unutabilirim
Seni unutabilirim
Gülüşlerle desem de aldanma
Gülmeyi sen öğrettin gözlerime
Şimdi onları ağlatma
Yapma
Talihsiz gülüşlerime ağlayış katma

2 Kasım 2008 Pazar

BİLİRSİN

Bilirsin,
Daldığım zaman yalnızlığa gözüm görmez dünyayı
Yokluğun sokulur yanıbaşıma,
Bin kez anlarım sensizliğin soğuk sancısını.
Bilirsin,
Ağladığım zaman adını sayıklarım,
Gel diye.
Sev diye.
Dünyayı değil elini elime ver diye.
Bilirsin,
Güldüğüm zaman yalanlar acıtır yüreğimi,
Yalandan gülüşlerimi bilirsin,
Darağcına astığım sevinçlerimi.
Ya bilir misin seni nasıl özlediğimi?

21 Ekim 2008 Salı

ALDANIŞIM

Bugün saklambaç oynayan çocukları izledim usulca ,onlar varlığımdan habersiz. 
Sabahın körü dediğim bir vakitte; sanki günün diğer saatleri çok yoğunmuşlar gibi oyuna koyulmuşlar.Ben tembel yanımı kendine getirmeye çalışırken, onlar nasılda neşeliydi yerinde durmaz tavırlarıyla.Giyinmek çok vaktimi aldı.Yorucu değil ama oyalayıcı.Ve aynada yüzüm biraz yaşlanmış gibiydi.Kimine göre başındayım daha,çok yolum var yürümem gereken, oysa ben geldiğim yolu bile zor aşmışken bunu bilmek beni deli ediyor. Herzamanki gibi otobüse bindim,şoföre sinirlendim ve işte iş yerindeyim.Sabah toplantıları,klasik çay faslı ve yapmam gerekenler.Tüm siteleri dolaşıp fikir edinmeli bugün de. Yeni bir sayfa oluşturmalı ama nasıl? Neyse,kendi sorularıma veremediğim cevapları bekletiyorum hala bir köşede. Sen geldin aklıma, nasıl düşüneceğimi şaşırdığım.Hani bir yanı hep eksik kalan, ne olmuşsa olmuş yazanı ölmüş dediğimiz,geçmişte saklı herhangi bir şey gibi.Bak işte kış geldi.Yaza daha çok var.Bitirmeden bu mevsimi hayalini kurmaya başladığım,sen yazın gelecek misin?Ya bu kış sensiz mi geçecek?Ya ömrümün geri kalan yazları ve kışları ne olacak?Yoksun.Neden varlığını bilmediğim sana özlemim yaşama isteğim?Hadi unuttum diyelim seni beni özlemez mi hiç deli yüreğin?Aklına gelmez miyim?Öyle olmalı, bu yokluğun bize senden aramağan olduğunu ikimiz de biliyoruz. Sen! Bana yokluğunu veren, varlığımı daha arama yanında o çoktan küstü sana. Bir duruşuna bir bakışım,bir gülüşüne bir gözyaşım,bir sana bin bana.Aldanışım! Küçücük günlerde  kocaman umutlarım,orada mısın?Yalan bir güneş var penceremde, yalan bir gülüş dudağımda, yalan bir söz dilimde, yalan bir aşk yüreğimde.Ne kadar taşımalı sence?Cesaretsiz adımlarım yolundan döndü işte.Hiç bakmaz mısın olduğum yere? Görmez misin diğer gelenlerden benim gidişimi? Ya birgün görmek isterse yüreğin, nereden bulursun beni? Kırgınlıklarım geri getirir mi düşlerimi?Efkar mı bunun adı yoksa hasret mi?Efkarım hasretimden mi?İkisinin bileşimi yüreğime ağır değil mi?Kim çek dedi bana öyle mi?İçimde Tazmania'dan daha yaramaz Safinaz'dan daha vurdumduymaz Tom kadar inatçı Jerry kadar zeki Road Runner kadar hızlı Tweety kadar sevimli bir duygu var sana beslediğim.Bilge Şirine Şirinler Ülkesi'ni terkediyor sevdiğim hoşça kal.Barney'le Betty olamadık.

GİDECEĞİM AMA BEN

Armağansın gönlüme, başka gönüllerden arttığınca...
Yitik kelimelerle dışarı çıkınca, sevdiğim son baharsın...
Gördüğüm hayattır gözlerinin içinde,
Derin yalnızlıklardan geldim olduğun yere,
Minik tebessümlerine ortak oldum, güldüm samimiyetle...
Eline uzanışım yersiz değildir,
Kokuna sarılışım değil boşuna...
Akşamsa akşam sabahsa sabah yanında
Kırıldım da elbet, şu kısacık zamanda
Sana değil, aslında hep bana...
Farklı yerlerden geliyorduk ama düşmüştük aynı boşluğa,
Ve ben çıkmak için tutundum sana...
Diyorsun ya "gideceğim ama ben"
Kalacağını hiç düşünmedim zaten...

19 Ekim 2008 Pazar

ADI YOK

Düşmemişti senden önce gönlüme,
Alaturka sevdalarla geçirdiğim ömrüme,
Aşk...
Değmemişti kimsenin
Seni sevdiğimden beri, elleri ellerime...
Yersiz korkularımla seni beklemekteyim.
Kaybolmuş ismim, isminin gölgesinde
Diğerleri gibi değilim,
Dediğin gibi; inandım söylediğin her söze...
Yarıda kalmış bütün senaryolarım
Sonunu izlemekten korktuğum filimler gibisin
Radyoda dinlediğim şarkıların
İçinde anlatılan, hep sensin...
Hadi bunu bana o söylesin
Dediğimde, gülenlerin hayretindesin...
Seni sevdim...
Yorgun düşmüş hayatına tutuldu hislerim
Sağnak yağmurlar gibi, birden geldin.
Derin yalnızlıklarımın kuytusunda,
Adını koyamadığım kahramanımsın
İçimden, benden, gizimsin...
Seni sevdim; aşkın altında, üstünde tüm sevmelerin
Gülümsemelerimle maskeledim kıskançlıklarımı
Beni kıskandığını söylediğinde, hayretle sevindim
Seninle anlamlı kıldım hayatı,
Sana rüyalar gördüm, sana irkildim.
Sen şimdi uzakta, başka bir şehirde ,başka bir gönülde bilirim eğlenmektesin
Gönlüm biliyor gerçeği...
Ben, senin gelişine kurulmuş saatlerimle beklemekteyim
Ya gelmezsen diye tetikte duran korkularıma söz geçirmek mümkün mü dersin?
Sen şimdi o yerde, başka biriyle, benden çok ötede...
Ben şimdi burada seni düşlemekte gerçeğe küsmekteyim
Gelirsin bilirim...
Ama gelipte sever misin emin değilim...

17 Ekim 2008 Cuma

KİRAZ BAHÇESİ

Oradaydın; eğilmiş saklanıyordun gözlerimden.
Sürekli beni beklediğin halde, geldiğimde kaçıyordun.
Biliyordum, en güzellerini bana saklardın topladığın kirazların
Ve ağaca çıkmamı istemiyordun
Ha düştü ha düşecek kaygısı tuhaflaştırıyordu seni,
Hep ürkek bakıyordun arsız gözlerime,
Nedensiz küsüyordun
Hadi barışalım dediğimde, anlıyordum
İçinde bizi kutsallaştırıyordun
Çıplak ayak dolaşmaktan hoşlanıyordum ben
Sen her yere dikkatle bakıyordun
Bu kız öldürecek beni diye mırıldanırken
Duydum seni kiraz bahçesinde
Bu bahar çiçeklerini açarken göremedim ağaçları
Bu yaz kiraz yemek istemedim
Seni orada bıraktım
Ben kendime gelemedim
Her avucuna elimi uzattığımda, ben senden seni çalmışım farkedemedim
Lütfen bekleme artık bitti mevsim
Ben kiraz bahçesinde sevdiğin o kız değilim....

15 Ekim 2008 Çarşamba

BİTİM ÇİÇEĞİ

Balıkçının oltasına takıldı umutlarım
Denizin dibinde, yitirilen duyguları ararken,
Bir el çekiverdi yeryüzüne
Ayrı kalma korkusu ve hüzün kokusuyla dolu denizler
Yosunlar...Gözlerin de orada kaldı
Ellerin suların akıntısına avuç açacak artık
Birlikte olmak yok
Bİrlikte ağlamak,gülmek...
Bitiyor her şey an geçmesin
Kargaşaların yarattığı fırtınalarda
Benden geriye kalan,bitirilen yaşam
Senin dünyanda denizlerde açan bitim çiçeği
Gözyaşlarım yanında hiç kalır
Serseri balıkçı...
Serseri yar...
Ağlıyor denizler diyar diyar...

12 Ekim 2008 Pazar

FATMA

Bugün ben, son kez
İçimde taşıdım seni yalnızlığım
Farkettin mi ?
Terketmeyeceğim dediğin yüreğim,
Seni terketti
Umutsuz dalgınlıklar bitti bugün
Yarın diye diye başladım güne
Farkettin mi yüreğim ?
Başardık işte,
Bitirdik mutsuzluğu
Bugün doğduk
Bugün
Çok mutlu olduk

11 Ekim 2008 Cumartesi

GİTME

Gülüşünde saklı,
Hayata sarılmalarım.
Nedensiz sevmenin eşiğinde,
Nedeni bi dünya gerçekten, hayale yolculuğumsun.
Dünya...İçine düştüğümden beri,
Beni sancılara salan,
Seni karşıma çıkaran,
Geldiğim yerden uzakta.
Gülüşünde; hayatın bütün tadları,
Baharatları gizli.
Seninle ben olmak,
Beni anlamlı kılan, sen olmak.
Kandıran kalbimin çocukluğunda seninle,
Aklıma geleni yazdım yine,
Noktası virgülü olmadan.
Şimdi ünlem kullanmak istiyorum.
Gitme!

8 Ekim 2008 Çarşamba

MESAFE

Zamanı sensiz gerilere atarken, yol alıyorken yenilere
Takılıp kalıyorum adına...
İmkansız kılan varlığını benim dünyama
Yasaklayan yaralanmalardan kurtulup; sana gelmek...
Olsan burada diye başlayan cümlelerimi sensizliğimde düşler tamamlıyor.
Dönüyorum yanıma; sen sandığım başkası,
Başka türlü bakıyor pişmanlığıma...
Bitiremezken kendimle kavgalarımı ,
Sensizliğe saplanıp kaldım ya, acıtıyor canımı
Neden bu kadar uzaksın?
Neden ben sana yakın değilim?
Gelmeye çalışsam, sana varabilecek miyim?
Gönlümde olanı senden alabilecek miyim?
Uzağım...
Yine peşpeşe içiyorum sigaraları
Çay istiyorum; demli, sıcak
Seni hatırlatan duygularla yudumlanacak...
O açık çay içiyor ve gülüyor olur olmaz her şeye
Yazık diyorum içimden; sen olmaya çalışan, sen olamayan herkese...
Kırgın aşklar oyunu oynuyorum,
Körebe oynar gibi...
Onlar bilmiyor gözlerimi açtığımda seni görmek istediğimi
Bende görmüyorum onları
Seni yakalamak varken uğraşmaya değer mi?
Uzaksın işte...
Akşam serinliğinde tenime ortaksın...
Sana uyuyup sana uyanan gönülde
Aklımda kalan tek aşksın...











2 Ekim 2008 Perşembe

BAYRAM

Birlikte gülmenin değerini anlatmak zor. Birimizin karası varken diğerimizin pembelerine sarılmak için gerek yok davete...En minik yürekten en büyüğüne hep benzer heyecan...Kapı arkası konuşmalarımızın ayyuka çıktığı, kahkahalarımızın gürültüsünde bol sarılmalı bir bayramdı.İçimizdeki coşkunun yansıdığı gözlerimizde biriken uykusuzluğa rağmen; sabahı bulan birlikteliğimizde hep olduğu gibi sevgi vardı.Yarınlarda daha da büyüyerek çoğalacağımızı biliyorum...Yeni gülüşler ekleyeceğiz hayatlarımıza bazende yaşlar olacak elbet ama biz hep bir arada olacağız. Yeni gelenlere sarılarak, eskimeyen birlikteliğimize yeni heyecanlar katacağız.Hayatıma kattığınız anlamı, samimiyetinizi, gülümsemenizi, küsmenizi, sarılmanızı, aşık olmanızı seviyorum kuzenlerim. İyi ki varsınız...

30 Eylül 2008 Salı

SEVME ÖNCESİ

Ne anlatacak kadar çok kederim.
Ne susacak kadar dilsiz yüreğim.
Ardında kalan yolların birinde,
Ardından gelmeyenim.
Sıkıştırılmış hüzünler demeti elimde,
El sallıyorum gidenlere ,
Kalanlar şaşırıyor.
Ne zaman sevmek oldu
Bu ayrılığın öncesi ?
Ayrılmak için gerekmiyor kavuşmak,
Direk ayrılıkla başladık zaten diyorum.
Ayrı bir ayrılık mevsimiydi.
Bize özel bize hastı güneşi..
Unuttum diyorum iki kapı arası, vitrin arkası sessizliği..
Onu unutmak ne ki ?
Markete sipariş verildi bile iki kutu mendil gerekli,
Yarısı gözyaşıma yarısı yeni aşkıma...
Ne zaman oldu bu ayrılık?
Sevme öncesi..
Minik kıvılcımların yetmediği ,
Gülümsemelerin kar etmediği gönüle,
Gönülsüz isteklere hoşçakal dedim işte..
Küçük kelimelerle konuşuyorum,
Büyümüş aşkımın yanında,
Usul usul yürüyorum yarına,
Unut dedim anılara ..
Yalnızlık içimden benden bir parça ,
Sığınaklar istemiyorum bu defa,
Ne zaman oldu bu ayrılık ?
Sevme öncesi ..
Ayrı bir ayrılık mevsimiydi.
Bize özel bize hastı güneşi ..








29 Eylül 2008 Pazartesi

GİT...

Git...
Uzağımda adımlarına tohumlar ekme çabasından kurtar beni
Akşamdan kalma uykusuzluğunla gözlerine bakmaktan yoruldum
Bitsin çarşı pazar seni arama isteğim
Melodilerinde saklı kaldığın şarkılarını dinlemekten vazgeçeyim
İsimsiz notlarına anlamlar katarken sen ismimi özgür bırakayım
Çocukların sabah gürültüsüne yankı olayım
Toprak koksun her yağmurdan sonra buralarda kokundan başka
Kalmanı aklımdan çıkarayım
Vazgeçme oyununda uykuya dalayım
Yoruldum incinmekten bıktım bu yersiz gidişlerden
Terkedilmiş olayım
Terk olayım
Git...

28 Eylül 2008 Pazar

DİYORSUN Kİ

Senden sonra yıkıldı gönlümün düzeni.
Seni sevme telaşında kaybetti kendini.
Uyumuyorum geceleri ,yaşamıyorum günleri.
Adını adımdan çekme, alma benden seni.
Bu yer yıkıntı gittiğinden beri.
Bardağın duruyor ,öyle bıraktığın gibi , üzerinde ismin işli.
Askıda kalmış elbisen ,kimsesiz çocuklar misali.
Kapattım balkonun kapısını üşüme diye,
Söyledim çocuğa ,getirecek gazatelerini.
Çiçeklerin özlemiş seni.
Sevmiyorlar sensizken beni .
Gülüşünün yankısı saklı duvarlarda ,
Elinin izi kalmış kapıda.
Kedilere süt veren yok senden sonra.
Konuşamıyorum gözlerimdeki sağnaktan,
Yokluğunla başa çıkamıyorum.
Hala notlar yazıyorum, iş dönüşü okuman için.
Ve vazgeçtim diyorsun hayattan ,
Hayattan vazgeçmek niçin?

SENDEN SONRA

Bahar senden sonra bende mevsim
Dallarımı basan çiçeklerin kokusunda saklı tenin...

27 Eylül 2008 Cumartesi

BİZ

Seninle ben
Hayatın ucunda
Seninle ben
Bir bakışta
Seninle ben
Derin soluk alışta
Seninle ben
Çaresiz susuşta
Seninle ben
Zamansız boşlukta
Seninle ben
Gün doğarken
Seninle ben
Birleşirken
Seninle ben
Ayrılırken
Seninle ben
Konuşurken
Seninle ben
Korkuyorken
Seninle ben
Sarılırken
Seninle ben
Geçmişten kaçarken
Seninle ben
Geleceğe bakarken
Seninle ben
Başlarken
Seninle ben
Biterken
Seninle ben
Bizden habersiz
Seninle ben
Yaz akşamlarına hasret
Seninle ben
Kış
Seninle ben
Yarım kalmış
Seninle ben
Yalnız
Seninle ben
İmkansız











MERDİVENDE

Bir dal sigarayla paylaştım duygularımı
Yokluğunda imdadıma yetişen
Geri dönmeni bekledim o merdivende
Utandım arkadaşlardan ağlarken
Sen merdivenlerden indin gülerken
Sesin uzaklaştıkça benden damlalar haykırdı ardından
Duymadın
Elimi bıraktı ya ellerin
Kapadın ya gözlerini
Arkanı dönüp gittin ya
Yıktın ya yüreğimi bu kaçıncı defa
Yine fax çektim ardından yine içtim sigaramı
Yine güzeldi kuşlar,ağaçlar,yalancı da olsa insanlar
Yine güzeldi Elif güleyim diye çabalarken
Dudağından döküldü mısralar
Ey gönlüm diye başladı sonu gelmedi
Herkes sonunu kendi getirdi
Sen gittin ardında ben kara bir yığın
Öfkeli biliyorum öfkeli ama
Ayseda suskun
(Nisan 2000)

SAHTE

Kimse gerçek değil.
Sahte üstüne düşler kurduğun hayat,
Sahipsiz aşklar birikintisi,
Aldanış oyunu sahnedeki.
Gülme eyleminde dudaklarının sahte kıvrımları,
Adı sanı yok birlikteliklerin.
Gönlüne dert düşen, derde salıyor dertsiz sandığını,
Yarım ağız söylenen cümlelerin ortağı diller.
Demode yerinde istekler,
Yersiz şikayetlerin birleştirdiği bakışlarda,
Başkalaşmalar moda.
Elini uzattığın el onun değil,
Senin değil uzatma isteğin.
Yalnızlığın kimsesi çok artık,
Adam akıllı yalnızlıklar kapalı kuytularda.
Adını sahte adların yanına koyma isteğin yersiz değil.
Bunca aldanışın bunca oyunun içinde,
Yalan olduğunu düşünmen yalan değil.
Kimse gerçek değil.

HADİ GİT

Hadi git.Zaten hiç gelmedin ki,
Bakışın vardı , düşmandın, dostum olmadın ki hiç.
Uzaktın, yakınlaşmadık, sevgisiz.
Hadi git.Buralar bana hep sensizdi, sana bensiz.
Bundan sonra ne farkeder, yapabilir bizsiz.
Hadi git.Yüreğim alışmasın varlığına,
Gülme ,konuşma daha fazla.
Etkilenmemek olanaksız, etkilenmek hata.
Hadi git düşmanım uzaklara.
Ardında kalanlara birkaç anı bırak,
Ve bana dostluğun yeter ,düşman olmadığımızı hatırlat.
Hadi git.Gün ışığı terkederken buraları,
Bırak, sensiz tadına varsın yalnızlığım gecenin.
Çok geç birleştik ama boşver kader diyelim.
Hadi git.Ama unutma beni.
Kırgınlıkları,barışları,gülüşleri.
Paylaştık bazı şeyleri adı neydi?
Hadi git.Zaten hiç gelmedin ki.

26 Eylül 2008 Cuma

NİHAYET SEN

Zamanın yüreğine yıktığı aldanışları atlatmak için,
Yalanlara sarılışların boşuna olduğunu anladığında,
İnadına birileri çoğullaşırken sen tekil kaldığında,
İçtiğin çayın şekerini bir türlü ayarlayamadığında,
Gülmek canını acıtmaya başladığında,
Güneş ısıtmadığında, yağmur ıslatmadığında,
Geceler uzayıp günler kısaldığında,
Gerçekler bitip hayaller başladığında,
Sebepsiz yaşların zamansız baskılarında,
Yalnızlığın senden daha arsız olduğunu anladığında,
Kalbinle aklın ayrı yolları aynı kişi için seçtiğinde,
Kendin olmaktan çıkıp ben olmaya başladığında,
Her tabelada ismimi okuduğunda,
Her yol bana çıktığında,
En sonunda karar verip yoluma adım attığında,
Hiç korkma ben gibi gel.
Gel ki anla daha yolun başında olduğunu,
Gel ki anla benim yokluğumu.