Yeşile dönen çarkların gürültüsünde
Payıma düşenden alıyorum.
Uyumak için hiç acelem yok. Kendimi kandırıyor olabilir miyim? Bugün ah bu gün. Zamanın ne kadar çabuk geçtiğini bir kez daha anlatmak için saatlerin hızla akıp gittiği şımarık gün. Hey! Kederimden ölüp gidiyorum tarzında şeyler yazmak istiyorum. Şöyle acıklı, içimi acıtan şarkılardan dinleyip ağla artık ağla hadi diyorum kendime. Cık cık cık (Çocukluğumun en baş belası kelimesi. Kızım biri sana bir şey sorduğunda cevap ver. Öyle omuzlarını çekip cık deme çok ayıp. Cevap: CIK ) En iyisi azcık televizyon izleyeyim dedim. Offf bana göre değil. Ama öyle bir bağımlılık oluşturacağım ki şu televizyonla aramda herkes şaşıp kalacak. Bu akşam haber bültenimizi hiç aralıksız televizyon izleyen kızın haberiyle açıyoruz. Ah iğrenç oldu bu hayalim. En iyisi en kötüsünü yapayım bir sigara içeyim efkarlı efkarlı dedim. Eyvah! Yok. Ama köşelere sıkıştırılmış kurtarıcılar aklıma geldi. Gülümseyerek yaktım. Ama hâlâ efkar yok. Aksine zapt edilemez bir mutluluk. Mevsim yaz. Ben çilek tarlasında koşturup duruyorum. Üstelik avuçlarım inanılmaz çilek kokuyor. Şu en minikleri çokta lezzetli. Birazdan (yani ben çilek yemekten, koklamaktan baygın düşünce) birazcık yağmur çiseleyecek. Eminim olacak. İpin ucu kaçtı çünkü:) Sonra toprak kokacak ortalık. Mis gibi. Hiç aklıma gelmiyor gözleri içinde kaybolduğum bu yerde. Hüzünlenemiyorum bile. Adını anmıyorum. İçimden bile geçirmiyorum. Bir bankta uzanıp dizlerime uyurken bizim köyün hikayesini anlattığımı bile unuttum. Ne o bana kıymetlisin dedi ne ben ona sevdadan söz ettim. Karşılaştık mı gerçekten? Yoksa geçiştik mi? Bütün o mahvettiğimiz şey neydi? Kurtulduk mu bizden? Ne yapıyordur masamıza gelen esmer, güzel, küçük kız? Şimdi etkiledin beni diyerek ona mı göz kırptım ben? Ona mı gülümsedim? Tek kişilik bir tatlıyı üç kişi, bir ordu doyurmuş sevinciyle nasıl öyle huzurla yedik? Çilek tarlasında tam benlik bir ağaç (babaannem hâlâ köydeki bütün ağaçlara çıkabiliyor ve ben de çok çok küçükken öğrendim bunu. Sadece bu değil tabi çortluğa (diken vs. ile harap olmuş bakımsız yer=tehlike yani)uçmakta da üzerime yoktu hani),koşarak tırmanıyorum sevinçle. Ne güzel etrafta kimsecikler yok. Hem işin en zevkli yanı ne biliyor musunuz? Kiminse bu tarla gelip gördüğünde ne yapacak bilmiyorum. Büyük ihtimal bir tarla dolusu çileğini tükettiğimi görünce sen ne yaptın buraya diyecek. Ben de aaaaaaaaaa ne münasebet canım şimdi geldim ben. Yoldan geçiyordum. Azıcık dinlenmek için oturuverdim. Hem görmüyor musun yağmur yağıyor diyeceğim. Yazık hepsini telef etti .Ama yağmur da ne güzel yağıyor değil mi diye soracağım? Pat pat pat! Mümkün değil beni yakalayamaz. Çok hızlı kaçarım. Nede olsa canavar hızında bir çocuktum. Dedem yakalayamadı bir yabancı mı beni yakalayıp dövecek? Buna izin veremem. Martılar...Şimdi uçuşuyorlar. Seslerini duyuyorum. Yok bu gerçek. Arabalar geçiyor evin önünden. Martılar uçuşuyor. Birazcık da acıktım galiba. Ama su içeceğim. Yarın güzel bir gün olsun. Çilek tarlasının sahibi gelip beni pataklama girişiminde bulunmadan kaçsam iyi olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder