13 Ekim 2009 Salı

MUTLU YILLAR FATMA

Ve biter bütün geceler her sabah.

Aman Tanrım bugün benim doğum günüm! Eyvah dememek için kendimi korumaya çalıştığım tüm kelimeler "hiç bir yere kaçamazsın Fatma" diyerek etrafımda salına salına manken edasıyla yürüyorken bu doğum günü çocuğu olma kargaşasından saat on ikiyi vurduğu vakit sıyrıldım sanıyorum. Eyvahlar olsun büyüdüm yerine hoş geldin beni yaşlandıran yeni vakit diyerek bunun herkesler tarafından fark edildiğini bilmenin verdiği o garip, ağır sorumlulukla yarın için endişeler biriktirip olgun bir düşünce oluşturmaya çalışıyorum. Neyyyyyyy ( Televizyon izlemeyen biri için orada bir şey görüp bağımlısı olmak ne kadar enteresan bir durum ?) Yemin olsun kanalını hatırlamıyorum ama programın adını biliyorum çok şükür "haneler":) Tesadüfen izleyip bir dahaki programda "yaban" tiplemesini seyre dalıp gülmek için heyecanlanmaya bile başladım. Hatta bu ara Burhan Çaçanım ben nidalarıyla ortalıkta dolaşırken kendime yeni bir slogan bulmuş oldum:) Burhan Çaçanım ben Burhan Çaçan:) Tekrar etmemi yanlış anlamayınız lütfen. Hani gerçekten yaşlanmış bir önceki satırını bile hatırlamıyor. Ve bu yaşlılık işine hazırlamış kendini bu kız diye geçmesin aklınızdan. İşin güzelliği orada zaten. Yani tekrarda:) Şimdi bir yanım geçen günlerin ardından el sallama telaşında bir yanım gelecek için kaygılarıyla boğuşmakta. Buralardan gitmek hevesim de iyice başımın üzerinde kuşlar böcekler eşliğinde gezinip dururken; bir yanımı bu şehre bağlayan, doğumumla başlayan bu serüvenden çıkıp yeni bir hayat kurma isteği ile kaçıp gitmenin de çok kolay olmayacağını bilerek al sana efkarlanmak için bir neden daha diyorum. Yaaaaaaaaaa ne olacak şimdi? Beşiktaş'ı unutabilecek miyim? Merdivenli sokaklarında oynadığım günleri mesela? Ya da bu yakaya geçtiğimizde mahalle arkadaşlarımla ilk tanışma şeklimin kavga ile olduğunu unutup başka bir diyarda sıfırdan başlamak mümkün olur mu? Bu yaşa gelmiş bir ben için sıfır noktasından başlamak imkansız!  Neyse hemen umutsuzluğa kapılıp bu güze minik evimin bahçesine çiçekler ekeceğim ve bahçeye dadanan (musallat olan) böceklerden şikayetçi olmayacağım. Evimin bahçesinde çardağım olacak elbette ve orada kahvemi yudumlarken umut dolu yazılar yazacağım. Tembellik ettiğim için hayıflanmayacağım üstelik. Sabahları evimin içinden dışarıya yayılan kek kokusuyla yoldan geçenleri baştan çıkarmakta pek bir keyifli olacak.:) Radyo dinleyeceğim bir taraftan. Şu sanat müziği parçalarını çalanları yani. Ah ne keyifli. Sıradaki eserimizi X şehrinden bayan X tüm sevdiklerine armağan ediyor diyecek spiker ve ben penceremi aralarken, dışarıdan gelen kuş sesleriyle birleşince radyomda çalan o harika şarkı benim adım huzur olacak. Kimsenin yanına "yâr" olamayan varlığımın bitmeyen gel-gitlerinden sıyrılacağım. Yarınsız hikayelerden, hep bir hayale batırdığım yüreğimin sancılarından, geçip karşıma "yanlış" yapıyorsun diyerek parmaklarını sallayan doğrucu Davutlarımdan, ulu orta yerde beni hatalarının ortakları kılanlardan çekip nem varsa kendi parmaklarının gölgesinde yankılansın sesleri deyip gideceğim. Sevgilim demekten yorulmuş bir sevgili bırakıp ardımda ne olurdu şimdi yanımda olsaydı diye düşünmeden yine yalnız bir ben alıp yanıma elveda diyeceğim. Şimdi sadece bir soru kalıyor aklımın köşelerinde peşinden koşturan beni.
Kim bu aşk bilmez?

2 yorum:

parka dedi ki...

Bir hikayemiz olacak
Birileri bizi konuşacak
Ve ben kulağına eğilip
Önce adını
Sonra iyiki varsın
Yanımda
Sonsuza kadar yakınımda kal
Sözlerini fısıldayıp
Kadehimi
Doğum günü çocuğunun şerefine kaldırıyorum.

Nice mutlu yıllar Fatma

Fatma FINDIK dedi ki...

Teşekkür ederim.
Birbirinden güzel satırlar için..

Mutlu kal..