23 Ekim 2010 Cumartesi

GÖZ YASI

Bizim yalnızlıktan anladığımız,
Eski bir fotoğrafla kedere kılıflar uydurarak, vakti nakör ellerde parçalama çabasına alkış tutmaktı.
Yokluğu ne kadar zor olabilirdi ki?
Daha ne kadar acıtabilirdi canı?

Bir sabah umudumuzun üzerine güneş doğmuş,
Bahçesinde çiçek açmış gördüğümüzde,
İzin verir miydi, yaralarımız gönlümüzce koşmamıza?
Bırakın koşmayı,eğilip dokunabilir miydik,çimenlerimize?
Bize biçilmiş kaftan değil mi harabelerimiz?
Oradan gördüğümüz tüm manzara başkalarına ait değil mi?
Berrak sular çağlayıp duruyorsa kaynağından,
Elimizi uzattığımızda kararan ne?

Bizim yalnızlıktan anladığımız,
Köşelerde kelimeleri büyütmek,
Okşamak her harfin saçını onun saçıymış gibi,
Perçemini kaldırıp bir minik buse kondurmak alnına,
Sonra, hadi git diyebilmek; istemeden, bazen de gönlün rızasıyla.
Hadi git; çoğal ,büyü,sevil derken ağlamak usulca.

Kaydı nankör bir elde sahte imzalar atılan hayatın,
Birikip duran çizgilerinde ölüm kalım savaşı vermek,
Çığlığını derin bir sessizliğe gömüp,
Yalancı bir tebessümle sevilesi hayranlıklar oluşturmak,
Nankörlüğü kendine çevirip, kendini vurmak her tetikte.
Bile bile eğilmek,en dik durmamız gerektiği yerde.
Kader işte.


Bizim yalnızlıktan anladığımız,
Sağnak yağmur mevsimlerini bahar ilan etmek,
Yasımızın özgürce salınmasına olanak veriyor diye.
Ne bir öncesi ne bir sonrası girebilir gönlümüze.
İnadına sağnaklarda yol almalı,illa bir sağnak mevsimde uğramalı,
Düşlerin son dediği yere.


Belalı bir orospu gibi,
Masumiyet giyinip katılmak her maskeli baloya ve en yalın halim bu diye,
Selam vermek gelene geçene.
Saçlarını örüp salmak iki yandan,
Beyaz, lekesiz bir hayat geçirip üstüne, büyümek,
Işık oyunlarının yardımı ile en küçük olduğumuz yerde.
Nasılsa bir dev farkedip,sokulacaktır kirimize,
Merhabasına karıştığı anda keskin arzularımız,
Geri sayım başlar,ne kadar dayanacak bu zehire ve ne zaman ölecek bu dev de.

Bizim yalnızlıktan anladığımız,
Aralık bulduğumuz her sokak kapısına sığınabilme ihtimallerine,
Göz koymak, açlığımızı ele vermek, bizden daha aç olanlara.
Düşünmeden,
Düşünemeyecek kadar kaybettiğimizden ,
Kaybettiğimiz kadar azaldığımızdan,
Sokak ortasında kalmak sonunda.
Suçlayacak birileri olsun da vicdanı taşa tutmaya engel.
Gerisi mühim değil.Mühim olan yittikten sonra.

Gökyüzüne çevrilen parmaklarımız göz kapaklarımıza düşüyor nihayetinde.
İçinde ince bir sızı defnediliyor.
Bereket dualarından umudu kestiren bu kuraklık,
Dudaklarımızı çatlatan sıcak,
Etrafında gezinen sinekler.
Kesip atsan bile nafile diyor artık en iyi bilen.
Bedene yayılmış bir zehrin kollarında,kime sarılsan nafile.
Kapını çalan bir konuk değil, asıl sahibi sahip olduklarının.
Erteleyip durman senden değil, onun sabrından diyor.
Son tık öyle sessiz ama en etkilisi,
Kapı aralanıyor.

Bizim yalnızlıktan anladığımız,
Göz yası.

Hiç yorum yok: