30 Kasım 2008 Pazar

AŞIK NOTU

Sıradanlaşmış alışkanlıklarında büyüyor yalnızlığın.
Duyulmuyor adın.
Kalabalıklarının gölgesinde görülmüyor adımların.
Çek ayağını izin silinsin.
Başıbozuk sevdalar yolculuğunda son verdiğin oyunlara
Kapa perdeleri, ezberleme repliğini.
Çiy düşmüş çimenler üzerinde
Üzerine konan kelebeklerin ölmesine izin verme.
Bırak o başka baharlar sevsin.
Hapsolsun göz yangının sigara dumanlarına.
Çekme içini olura olmaza.
Nesi kalırsa yadigâr.
Bir yaz akşamı, sonbahar rüzgarı.
Savrulsun uzaklara.

Mümbit bir topraktır gözleri.
Kirpiğimden dökülür bereketi.

Bırak yüreğim gitsin.

SEVİŞGEN RUHLARIN SANCISI

Sensizlik davetinde 
Elbisemin ucu yıpranmış, eskimiş, ütüsü bozulmuş.
Ellerinin yokluğundan nasibini almış saçlarıma

Dağınık topuz havası verilmiş.
Orada oturuyorsun.
Sen! 
Bilmediğim kalabalıkların bildik düzeninde.
Bakışından tüm sevgisizliğin çarpıyor deli yüreğime.
Ruhum şifasını kaybetmiş senden önce
Bir morg sessizliği gülüşte.
Kaldırım taşına takıldı kaldı ayakkabımın topuğu.
Taburenin çivisinde kaçtı çorabım.
Son bir yutkunmadan önce sana baktım.
Gidişimi anlama diye geri geri attım adımları.
Pat! Bir adama çarptım.
Neyin var dedi. Seni gösterdim.
Hiç bir şeyim yok dedim. Anladı.
Sokak soğuktu. Üstüne rüzgar vardı. 
Eyvah birde yağmur başladı.
Gözlerime aktı damlaları.
Herkes benim sandı.
Bir fotoğraf karesinde yan yana gelmiş sevişgen ruhlarımız.
Bedenimiz saklanmış.
Üzerine sancılarımızı yazdım.
Çok uzun devrik cümleler kullandım.
Devrildi adın.

Her defasında beni kırma çabaların
Bu defa da ödül getirdi sana.
Alkışı sen topladın.
Görmezden geldiğini sanarak yaşamaya devam ederken
Yitik cümleler arasında kaybolurken düşlerim
Daha iyimserdin yüreğime.
Şimdi anlıyorum ki çabaların boşuna değil.
Kırılanları düzeltmekten yorulmuşum.
Farkına varalı çok oldu ama kabullenmek.
İşte o beni biraz yordu.
Sevdiğim, 
Kelimeler anlamını yitiriyor artık.
Üzerine yapıştırdığım anlamlar  anladım ki sırf benim uydurmalarım.
Biliyorum. Seni daha zora sokamam.
Sana olan duygularıma bugün bir son verdim.
Ve ilk defa haksızlık ettiğim için kendimden özür diledim.

Fatma & Ayşe FINDIK

26 Kasım 2008 Çarşamba

KÜÇÜLEN DÜŞLERİMDE BÜYÜYEN ÇOCUKLUĞUM

Dedemin eskileri yok etmek için bir dere kenarı vardı.
Bütün eskileri oraya götürür yakardı.
Babaannem kızardı ama o yapardı.
Her defasında gülerdim.
Dedem babaannemin anılarını yakardı.
Babaannem dedeme bakardı.
Ben gülerdim.
Evin bahçesindeki dut ağacına salıncak kurardık.
Gökyüzüne uçardık.
Kahkahalar atardım bütün köyü inleten.
O zaman sen yoktun. 
Ben vardım.
Küçük bir kızken.
İstanbul'un yoğun trafiğinde.
Salı pazarı girişinde.
Hemen Doğancılar' ı geçince aşağıda sahilde.
Okula giderken
Annemin yaptığı fındıklı kurabiyelerden alırdım elime
Tadına doyum olmazdı.
Akşam eve dönüşte teyzem olurdu.
Uzun yıllarının hikayelerini dinlerdim.
Öylece uyuyakaldığımda hep güzel şeyler görürdüm rüyamda.
O zaman bütün sabahlar keyifliydi.
Önlüğümü giyerken arkadaşlarım beni beklerdi.
Hele mevsim kışsa kar beni hep hasta ederdi.
Leblebi tozu yerdik ne büyük keyifti.
Babamın iş dönüşü getirdiği çikolatalar hepsinden güzeldi.
Yazın çilekleri yıkar, temizler haydi oyuna ara verin derdi.
Bisiklete binerdik arkadaşlarla Çengelköy yolunda.
Her defasında yarışırdık ve illa birimiz düşerdik.
Kına geceleri olurdu mahallede.
Biz orada dağıtılan çerezleri almak için
İlk konukları olurduk bütün kına gecelerinin.
Bizden büyükleri anlamazdık.
Bu tören neden?
Bir kız ağlarken eğlenen bu insanların nesi var derdik.
O kızı oradan kurtarabilir miydik?
Boş ver derdi içimizden biri oyunumuza dönerdik.

Saklambaç oynardık.
Saklanmayı biz o zaman öğrendik.
Ben küçük bir kız çocuğuydum.
Sen yoktun.
İp atlardık sokağın ortasında, çekirdek çitletir, ciklet çiğnerdik.
En büyük balonu kim yapacak diye iddialaşırken çok güzeldik.
O zaman sen yoktun. 
Ben vardım. 
Küçük bir kızken.
Takunyalar severdim.
Kırmızı pabuç giyerdim.
Bakkala giderdim.
Ekmeğin ucunu yerdim.
Saçlarımı örerdim. 
Gülerdim hep gülerdim.
Ben büyüdüm mü?
Büyüdüm.
Acım büyüdü.
Hepimiz büyüdük. Kocaman olduk.
Biz büyüdük savrulduk.
Biz büyüdük unuttuk.
Biz büyüdük ağladık.
Biz büyüdük öldük.
Sen büyüme içimdeki küçük kız biz yeterince büyüdük.

20 Kasım 2008 Perşembe

KÜÇÜK HANIMIN BÜYÜK AŞKI

İçimde yardıma muhtaç bir yer.
İçimde bir yer sen.
Bir yerden sonra susmalı konuşmamalı derken
Gözlerimde kaybolan saniyeler
Ardına saklanmış bakışların.
Elimde yokluk.
Elinde bütün varlığım.
Kim bilir diyen düşüncelerin hoşça kalında 
Merhaba demeyi unuttum.
Bütün kimsesizliğim 
Yarım kalan, yamanmış duygulara halim yokken
Dalıp gittiğim o yerde beni bekliyor.
Ben ağlıyorum.
O ağlıyor.
Kimse bilmiyor.
Dilinde sitem var.
Öyle yazmış şair.
Yazarken yanıyor.

16 Kasım 2008 Pazar

VE PERDE AÇILSIN LÜTFEN

Kayıp.
Geçtikleri tüm yollara ekmek kırıntıları bırakan kardeşlerin masalından çıktım bugün.
Ormanda kayboldum. 
Delirdim çaresizlikten.
Ayakkabısının tekini merdivende düşüren kızın masalına konuk oldum.
Saat on ikiyi vurdu. 
Yüreğimi düşürdüm merdivenlerden kırıldı parçalandı.
Ne analığımın eziyeti ne üvey kız kardeşlerin deli cesareti.
Prensin bu kadar ortalık malı olması yıktı aptal düşlerimin gerçek sandığı yalanları.
Uzak iklimlerin yetiştirdiği hiç görmediğim ağaçlara adımızı yazma klişesi
Ve pembe panjurlarını siyaha boyadığım o evin bahçesini tarumar ettim bugün.
Sobasında yaktım hislerimi.

Ziyan
Neresinden baktıysam gözlerine ne mana bulduysam kahpe düzeninde
Yordum karşıma çıkan bütün kelimeleri
Yoruldum duyduğum kelimelerin saçmalığından.
Küllükte sigaram yandı. 
İçimde bir yer sana ağladı.
İçimde bir yer kahkahayı bastı.
Çığlığım yetmedi duymana. Fısıltılarla söylediklerimden artakalan
Yorgun akşamlarına meze ettiğin çöpe dökülesi pislik yüreğim
Bugün pislik yüreğim ağladı.

Kaçış
Geldiğim yolun başında durdum. Baktım  yol çok uzun. 
Dur dedim. Dinlen, biraz soluklan. Yanımdan geçip giden yaşlı amcayı izledim.
Denizin üzerine nefesimi üfledim.
Dalgaları kocaman oldu. 
Denizi taşırdım.
Bugün gördüm seni. 
Ellerini başka ellerde, gözlerini başka gözlerde.
Kahkahanda duydum başka ses.
Ve bugün gördü gözlerim sahte bir prens.

Yitik.
Nereye koyduğumu unuttuğum çoraplarımı aradım.
Kazağımı bulamadım. 
Geç kaldım yine provaya ve oynayamadım. 
Yapamadım.
Olmuyor Fatma olmuyor. 
Kaç kez duydum. 
Parçalandım.
Ellerimi yüzüme kapadım. 
İçimden  ta içimden bir yerden küfürü bastım.
Bildiğim bütün küfürleri sıraladım ardın sıra.
Lanet ettim adına ve adıma siyah bir kurdele bağladım.

Huzur.
Yeni bir kitap okumaya başladım. 
Henüz elli yedinci sayfasındayım.
Bir kadeh şarap içtim.
Birkaç eski dostu aradım. Hal hatır sordum.
Yeni edindiğim bir arkadaşa güvendim.
Nevresimini değiştirdim rahatsız yatağımın.
Ve tutulan boynum için bir kas gevşetici daha içtim.
Siktiri çektim aşka hadi oradan dedim.
Tuvalete girdim. Tükürdüm klozetin içine dudağımda kalan tadını.
Onun üzerine de sifonu çektim. Çarptım kapısını. Annemden azar işittim.
Bu aşkın acısını evin kapısından çıkarma dedi. Güldüm.

Bitiş.
Zavallı Kız Kulesi restoran yaptılar seni.
Ve zavallı Galata Köprüsü nerede o eski neşen?
Filmlerde kalmış aşk sahneleri 
Nerede kavuşanların yeri Haydarpaşa Garı?
Muhakkak bir tur atardı yeni evliler kesme taşlarında
Ey Çamlıca nerede o aşık çiftler?
Zavallı sevdiğim. 
Sevdiğim mi dedim? 
Zavallı ben. 
Ne!
Ben de kimim?

14 Kasım 2008 Cuma

CANIMSIN ÇOK TATLISIN AMA

Keşke yıldızları indirebilseydim yeryüzüne.
Onlardan koca bir buket sunabilseydim sana.
Ne güller, karanfiller...
Sadece yıldızlar.
Gece kokan yıldızlar verilir.
O samimi dokunuşların sahibi ellerin var ya...
Bir elimde güneş bir elimde okyanuslarla gelebilseydim yanına.
Belki biraz anlatabilirdim.
O hem yakan hem üşüten sözlerinin

Bende ne kargaşalar yarattığını.
Gözlerinin yanında sönük kalanları.
Ve git değişinin getirdiği yaralanmaları.
O zaman anlatabilirdim.
Yüreğin ah o yüreğin var ya...
Sabahsız akşamların korkusunda aydınlığı bulduğum yanında.
Karalarımdan sıyrıldığım omuzunda.
İyi ki doğdun sen.
İyi ki varsın bu dünyada.

12 Kasım 2008 Çarşamba

CANIM YANIYOR SENSİZLİKTEN

Kapısına yavru köpekler bırakılmış bir barakanın önündeyim ben.
Elimi kolumu sallayarak geçebilir miyim bu yerden?
Hiç duymuyor olsam.
Gözlerim de kör olsa yüreğim hissetmez mi ?
Terkedilmişler terk edilenlerin çaresizliğini anlamaz mı?
Oysa ben sahile gidiyordum mehtabı seyretmek için.
Olmaz mı dersin?
Ardıma bakmadan yürümek için bu yol çok mu karanlık
Ya da çok mu romantik mehtap, sahil falan?
Ne işi var bu terkedilmişlerin burada?
Hesap sormalı aslında.
Bıktım sizden. 
Yeter artık yaklaşmayın bana.
Ben gidiyorum yoluma.
Rahat bırakın beni.
Sen de kimsin be adam?
Kaç zamandır farkındayım hep yanımda gezinmektesin.
Nereden çıktın sen?
Niye öyle bakmakta gözlerin?
Tanımıyorum seni.
Hayır. Tanımıyorum dedim.
Peki öyleyse ellerini tutmak istiyorum.
Hani nerede, neden yok ellerin?
Hayalimde miydin?
Gülmekteyim.
Sahile gidiyorum mehtabı seyretmek için.
Zamanı yanlış olabilir ama gidiyorum işte.
Kirpiğini ıslatan o yaş benim.
Senin değil hissettiğin.
Evet sorun var. 
Şu önümdeki yokuş buraya bunu kim koymuş?
Yorgun yokuşu tırmanmakta.
Yorgun düşlerine düşler katmakta.
Susturun şu köpekleri korkuyorum.
Susturun şu adamı seviyorum.
Susturun yüreğimi ben yapamıyorum.
Müsaadenizle ben sahile gidiyorum.

5 Kasım 2008 Çarşamba

KAYGI(SIZ)

Ardını döndüğünde kaygılarım artmakta.
Nedensiz sandığın, hiçe saydığın aydınlığım kalıyor döndüğün kuytuda.
Kesik yaram yanında kanamıyor sanma.
Düşmüş kırılmış kaç tutunacak bağı varsa hayattan.
Aldanmaktasın dudağımda ki kıvrımlara.
Anladım. Anlamamaktasın içimdeki gizini.
Saklı kalsın istersin.
Sakladığımdan belki.
Tanımıyor olabilirim sevdiklerini.
Bilmiyor olabilirim bildiklerini.
Anlamıyorum sanma hissettiklerini.
Bir patlamanın ortasındayım.
Kulaklarım sağır olmuş gürültüden.
Sen hiç konuşmuyorsun.
Ben hiç susmuyorum.
Senin sessizliğinde benim yersiz kelimelerimle nereye varılabilir?
Olduğumuz yerde kalmalı, yok mu saymalı sence?
Ayılmam gerek etkinden kurtulmak için.
Yanlış yürüyorum sanma sadece adımlarım biraz ürkek.
Kader deyip saklanmakta var elbet.
Senin deyip yüz çevirmek.
Benim sandığım, bunca yüreğime yığılan bu şey ne?
Bu şey neden?
Bu şey kimden?
Karanlıklar.
Kararmaktalar.


4 Kasım 2008 Salı

YİTİK

Bütün kelimeleri dışarı çıkarmak için geldim yanına.
Vazgeçmedim hayattan, senden, yarına dair ümitlerden demek için.
Yoksulluk yurdumu esir almışsa
Çok sonradan fark ettiğim esaretimde gözlerinin güzelliğine vurulmuşsam

Vazgeçme benden diyebilmek için sokuldum yanına.
Hayatın bütün anlamını anlatmaya çalışsam. 
Hep sen, sen, sen diye başlasam cümlelere kızmasan.
Sana bağımlı olsam yanından ayrılmasam.
Git demesen ben hep kalsam.
Başka fikirlerin etkisinde
Ayrı ayrı yaşasak yine ama biz olsak her cümlede.
Üşüdüğümde soğuk bu kadar etkilemese beni
Sen bu kadar sıcak olmasan ben üşümezdim belki
Kaybettiğim.

Kaybetmek istediğim her şeyi kaybettim desem 
Seni bulsam.
Tüm sevilerimi aldattım haberin olsun.
Haberin olsun atlattım tüm adamları.
Sana kırgın olduğumda sokulacak kimse aramadım.
Ama aradım kırgınlığımda yanımda olmanı.
Başı sonu yok desen.
Deme istemem!
Bakir kalmış nesi varsa hayatımın,

Yorgunluklarımdan arta kalan neyim varsa,
Tekrar tekrar yürüdüğüm yollarda sıkıldığım kaç manzara varsa,
Sen gelsen, yok olsa, senin olsa.

Düşüncem dursun. Kaybolsun yokluğun.
Saçmalasam ben şöyle içimden geldiğince
Akşam haberlerini dinlerken sen bir türkü tuttursam.
Makamsız, yalansız, kaygısız yüreğimle.
Dinle beni kırıldım bugün bugün 
Yaralandım sensizlikten.
Sensizlikle oyalandım yine.
İçtiğim sigaraların hesabını istese bedenim benden.
Al bu da senin olsun.

Bir kaç fazla kırışık. 
Birkaç deli öksürük.
Birkaç küfür savursam.
O da kaybolsa gitse.
Sahip olduğum tek hastalık tek sağlıklı yanım sen olsan.
Hayat bu  o bitse bile, sen kalsan.

3 Kasım 2008 Pazartesi

GÜLÜŞÜMDESİN

Gülmek zor değil benim için.
Zor değil hüzünleri gülüşlere çevirmek.
Sihirli bir ayna ya da değnek gerekmez gülmek için.
Yaşam gerek.
Hüzün yüklü geçen saatler olmalı.
Umursamamalı kimse söylediklerimi.
Umursamamalıyım ben hiç kimseyi.
Geçip giden zamana gülebilirim.
Kahkahalarım yıkabilir sessizliği.
Büyüsü gidebilir duyguların.
Yolun sonu yok derken cümle alem
Ben inadına gülüşler ekleyebilirim gecelere.
Yolların duvarlarını yıkabilirim yalan da olsa gülüşlerle.
Kaderin talihsizliğine gülüp geçerim.
Hiç gelir acımasızlığı.
Varsın darılsın bazı insanlar bana
Tanırım yalancı insanları.
Çok mu karışık geliyor gözüne okudukların?
Çok mu karışık geliyor duydukların?
Seni seviyorum ama sevmeyi unutabilirim.
Seni unutabilirim.
Gülüşlerle desem de aldanma
Gülmeyi sen öğrettin gözlerime
Şimdi onları ağlatma.
Yapma!
Talihsiz gülüşlerime ağlayış katma.

2 Kasım 2008 Pazar

BİLİRSİN

Bilirsin
Daldığım zaman yalnızlığa gözüm görmez dünyayı
Yokluğun sokulur yanı başıma
Bin kez anlarım sensizliğin soğuk sancısını
Bilirsin
Ağladığım zaman adını sayıklarım
Gel diye
Sev diye
Dünyayı değil elini elime ver diye
Bilirsin
Güldüğüm zaman yalanlar acıtır yüreğimi
Yalandan gülüşlerimi bilirsin
Darağacına astığım sevinçlerimi
Ya bilir misin seni nasıl özlediğimi