26 Nisan 2012 Perşembe

UNUTTUM BÜTÜN YEMİNLERİ

Melekleri,şeytanları,komşunun kapısının önünde yıllardır duran,  tozlu terliklerinde saklı huzuru unuttum.
Onunla başladığını düşündüğüm hayatı,koptuğu yerden yapıştırmayı denerken, dilinde ki zehirin  tadının ,miğdemi ekşitip geçmiş olmasını , öküz kadar sağlam bünyeliyim diye attığım  kahkahaların  ardından,ağlamamayı unuttum.
Gözlerinde parlayan güneşin,geceme en yakın arkadaş olduğunu unuttuğum anları hatırlattığını,onunla hayat nasıl da keyifliydi derken,ardından bakarken,hemen ardından kayboluşunu izlerken, geçen zamanın kısalığını,sarıldığımız vakit yer değiştiren yüreklerimizin,nasıl çarpmaya başladığını,tenha akşamlarda onunla nasıl kalabalıklaşıp,çoğaldığımızı unuttum.
Gece oldu şehirde,gündüz oldu.Küfür kıyamet beddualar ettiğimiz anları,yakasına yapışıp,yeter diye bağırırken,yüzüme attığı tokatı ,hırsla ayrı ayrı yollara yürümeye başlar başlamaz geri dönüp sarılmalarımızı unuttum.
Çocuktuk ikimizde,kanıyorduk her düştüğümüzde.Yaralarımızı sarmayı,sehpanın üzerinden kaldırılan çerçevelerin içinde fotoğraflarımızı,bizim olmayan şarkıları,okumadığı kitapları ona  anlatmayı,huysuzluğumdan şikayet ederken bağrına basmasını unuttum.
Yolları geçtik,şehir şehir..Hangisi daha güzel diye nazlanarak giydiğim kıyafetlerin içinde bakışlarını,hadi içelim dediğimizde son kuruşumuza kadar harcadığımız akşamları,sokak ortasında kikirderken hayatı umursamamamızı unuttum.
Küçük ayaklarım var benim.İnce,o sevsin diye yaradan özenmişti iyice.Dualarımızı,inşallah olacak bu defa derken,sarılıp ağlamalarımızı,sabah kahvaltılarımızın akşama varışını,ardarda yediğimiz tatlılarda gizli olan aşkın tadını,en sevdiğimiz fırından yayılan hamur kokusunu unuttum.
Nefret olsun sana diye bağırırken,gitme kal diye baktığımız anların çokluğunda alevlenen aşkı,başka bir hayat yok bize diye tapınır gibi sevdiğimizi,son yudumu kim içecek diye beklerken, masada kalan portakal suyunun tadını unuttum.
Sade bir kahve,açık bir çay..Asla balık yemem derken,rakı balık masalarında geçirdiğimiz fasılları,her gördüğüm çantayı almak isteğime gülerek "e be aşkım ,kullanmayacaksın ki" derken ,dudağındaki kıvrımı ,yanağına kondurduğum şımarıklıklarımı unuttum.
Düşmanım mıydı bütün kadınlar? O eteği bir daha giymemeli miydim? Bu kadar öfkeli olmamalı mıydım? Çok mu seviyordu beni? En çok mavi gömleği mi yakışıyordu ona? Beyaz spor papuçları çabuk mu kirleniyordu? En son aldığı kotu ben yokken giymemeli miydi? Kahvaltı etmeden evden çıkmamalı mıydı? Bu taksiciler arabaları kötü kullanıyorlardı değil mi? Debriyaj olayı çok fena diye şikayet eden hangimizdik unuttum.
Unuttum bütün yeminleri.





Hiç yorum yok: