18 Ocak 2010 Pazartesi

MAVİ ÇİÇEK "RÜYA"

Camı karanlık bir boşluğa açılıyor.
Yüklüğünde yorganlar, naftalinlenmiş
Ama ne fayda,küf kokuyor ortalık.
Daracık bir oda üstelik,bu arka oda.
Yerde halısı yok.
Çıplak,betona değiyor ayaklarım.
Tek kişilik bir yatak yerleştirilmiş,kapının tam karşısına,
Yastığına değdiği anda başım,içimi yakıyor soğuk.
Plastik bir sürahinin içinde,
Berraklığını yitirmiş,kokuşmuş suya takılıyor gözlerim.
Elimdeki muma püf yapıyorum.
Tak tak tak!
Anlayamıyorum ilk önce,rüya mı görüyorum derken,
Anlıyorum sabah olmuş.
Ses kesiliyor.
Gitti sanıyorum.
Tak tak tak!
Kahvaltı vakti.
Birkaç günlük bir dilim ekmek,biraz peynir,
İçinde çilek olmayan çilek reçeli,birkaç zeytin.
Hala su kokan bir bardak çay.
Teşekkür ediyorum.
Bir çerçeveye takılıyor gözlerim.
Yatakla duvar arasındaki boşluğa zar zor sıkıştırılmış gibi.
Merakla eğilip,alıyorum.
Yüzümle karşılaşıyorum belli belirsiz.
Parmağımla bir çizik atıyorum.
Sonra çoklaşıyor parmak izlerim.
Derin derin nefes almaya başlıyorum.
Ve bir yudum çay.
Niçin duvarda asılı değil ki bu ?
Derken,
Sualsiz giriyor içeri,
Ela gözleri tarihe malolmuş bir kahraman edasıyla.
Ben,hep uzaktan bakmaya adanmış gözlerimin buğusundan,
Titremeye başlayan ellerimden ,kuruyup kalan boğazımdan muzdarip,
Şaşkın,kederli,hatırlamaya başlıyorum.
Neden buradayım?
Bir sonbahar akşamı,ılık,öyle güzel,yazdan armağan.
Geceyi günle yarıştıyor gülümsemesi.
Telefon düşmüyor elimden.
Bir o yazıyor.
Bir ben.
Kanatlarını okşuyorum gönlümün.
Okuyorum satırlarını aşkla,diyor ki;
O kadar saf değilim mavi çiçek,
Ateşi yakmaya deli cesaretin yetmeyecek,
Cesaretsizliğin belki de ateşi hiç yanmadan söndürecek,
Karanlık geceleri aydınlatmaya çok çaba gerekecek.
Kıvrılıyor dudaklarım,sevinçle karalıyorum satırları.
Sanmam zor olsun,yakmak bu ateşi,
Gördüğüm kıvılcım bana kafi demek ki,
Sen oyalama gönlünü karanlık gecelerle,
Aydınlık günler bekle,geleceğiz birlikte...
Başlıyor hikayemiz,
Bir eylül akşamı,
Adımlar atıyoruz birbirimize.
Ne günler,o günler.
Kaldırıyor olduğum yerden,dingin yüreğimin fitilini ateşliyor.
Ben varım diyor gözleri,her değdiğinde solgun yüzüme.
Utanıyorum uzun uzun bakmaya,kelimelerin sonunu getiremiyorum çoğunlukla.
Hayranı oluyorum şen sesinin,
Müptela oluyorum ışığına...
Birgün görmesem ikinciye kokusu sarıyor etrafımı,
Onsuz bir an olamaz artık diyorum.
Düşümde o,peşinde ben,yanımda o,dilinde ben.
Ayları deviriyoruz.
Derken;
Uyanma vakti erken geliyor,
Kış günü, sobasız bir evde uyanmanın ne demek olduğunu bilenler,
Bilirler bu uyanma işi ne eziyettir.
En beter kış günüme uyanıyorum.
Vaveylan eyliyorum dilimden çıkan her sözcüğü,
Boğuluyorum daralan yüreğin sancısından.
Sus diye inliyorum.Duyan kim?
Saçlarımı satmış,ellerim nasır,dilim küfür kıyamet.
Seviyordu beni,ben seviyordum onu.
Nereden çıktı bu ihanet?
Kanına kim girdi?
Kim çaldı benden seni?
Diye diye,varıyorum gerçeğe.
Her deliği benim için yapılmış sanıyorum.
Kuyruğuma teneke de bağlıyorum üstelik,sığamadığım yerlerde.
Böyleyim diyor.Sevemem sadece seni,
Kocaman bir yüreğim var benim,
Seninle boş bırakamam diyor.
Doluyorum.Taşıyorum.
Tekrar tekrar bağrıma basıyorum,o geniş yüreği.
Olmuyor.
Başa sarıyorum.
Yaza varıyoruz.
Hüzünlü.
Yüreğim düşüyor ayaklarımızın üzerine,bir akşam.
Geceye yakın.
Önce yine o basıyor üzerine,sonra ben eğilip kaldırmak yerine,
Eziyorum,öldürüyorum.Gık diyemiyor artık.
O günden beri bu odada yaşıyorum.

Yüreğimin orta yeri,hoşgeldin.Arka odayı sana bırakıyorum.

4 yorum:

Çınar dedi ki...

Çok çok güzeldi, çok duygusal. Teşekkürler

SserenayY dedi ki...

Mimlendiniz..
Buyrun;
http://ssserenayyy.blogspot.com/2010/01/bir-mimin-katledilme-evresi-p.html
:)

Fatma FINDIK dedi ki...

Eyvahhhh :)) elimden geleni yapacagım artık:)

Fatma FINDIK dedi ki...

Sevgili Çınar çok teşekkür ediyorum güzel yorumun için.
Sevgiler..