Çatık kaşlarını dikmiş hasrete
Yol veriyor ondan önce gelen aydınlığa.
Ardından bakanı perdeleri kapalı bir sessizlikte bırakıp
Koşturuyor ondan önce gülen herkese.
Aşk.
Satıyor ruhun bedene kaygısını.
Döküyor süt dişlerini ilk önce.
Camda bir seyirlik yüzün yaşını topluyor ırgatları
Kaç renk?
Sorgusu alınmamış kaç renk kaldı ki
Değip geçmemiş kaybolan düşlere.
Kurşunu gülüşünün sadakatsizliği.
Vurulup düşerken ben hece hece
O çoğalıyor sorgusuz başka köklerde.
28 Kasım 2009 Cumartesi
17 Kasım 2009 Salı
VERESİYE DEFTERİ
İçimde kargaşalar.
İçimde yoklayıp duran ayaklanmalar.
Devamı devam edecek olan isyanlar.
Bir ağızdan diğerine
-büyüyerek yol alırken-
Nefrete susuyorum.
Kaydını çıkarıp attığım.
-beden içine saklanmış-
Ürkek bir atışın canımı sıkan debelenmelerine
Geçirip tırnaklarımı
Nefrete kusuyorum.
Kendini kaybetmeye ayarlı adamların kadın sesinde.
Boğazıma takılırken kelimeler.
-aslında bağırılabilir gerçekler-
Yukarı çevrilmiş bir elin gölgesinde
Nefrete pusuyorum.
Kays tanıdığım tek kahraman değil.
Ferhat'tan, Kerem'den, Siegfried'den bahsederken
-şehla gözlerini şehre çevirmiş yürek-
Nefrete bakıyorum.
Çıplak hayaletler dolaşıyor parmak uçlarında.
-Tıkır tıkır bir sessizlik-
Sağırlığıma pamuk tıkayıp yastığa eğiyorum başımı.
Nefrete uyuyorum.
Mola veriyor ham hamam böceği.
Bir bardak sütü birlikte içiyoruz.
Devamı devam edecek olan isyanlar.
Bir ağızdan diğerine
-büyüyerek yol alırken-
Nefrete susuyorum.
Kaydını çıkarıp attığım.
-beden içine saklanmış-
Ürkek bir atışın canımı sıkan debelenmelerine
Geçirip tırnaklarımı
Nefrete kusuyorum.
Kendini kaybetmeye ayarlı adamların kadın sesinde.
Boğazıma takılırken kelimeler.
-aslında bağırılabilir gerçekler-
Yukarı çevrilmiş bir elin gölgesinde
Nefrete pusuyorum.
Kays tanıdığım tek kahraman değil.
Ferhat'tan, Kerem'den, Siegfried'den bahsederken
-şehla gözlerini şehre çevirmiş yürek-
Nefrete bakıyorum.
Çıplak hayaletler dolaşıyor parmak uçlarında.
-Tıkır tıkır bir sessizlik-
Sağırlığıma pamuk tıkayıp yastığa eğiyorum başımı.
Nefrete uyuyorum.
Mola veriyor ham hamam böceği.
Bir bardak sütü birlikte içiyoruz.
Düğmeye dokunuyor bir el.
-korkunç bir aydınlık-
O kaçıyor karanlığa.
-korkunç bir aydınlık-
O kaçıyor karanlığa.
Ben
Nefrete koşuyorum.
Bırakıp giden iz sürmekten vazgeçmiş.
Nefrete koşuyorum.
Bırakıp giden iz sürmekten vazgeçmiş.
Eskimiş meşk ibareleri.
-kayda değer-
Bir kanıt istiyor.
-kayda değer-
Bir kanıt istiyor.
Kabarık veresiye defteri.
Nefrete yazıyorum.
Nefrete yazıyorum.
10 Kasım 2009 Salı
AKILSIZ NOTLARIN SİDİKLİ PRENSESİ
Başında belalısı hasret.
Sidik yarıştırıyor çıplak ayaklarıyla.
Karşısında kimi görse içinde zehirli sarmaşıklarla
Dilini bozuyor durmadan.
Bu kız böyle şeyler yazmazdı oysa.
Görüyor.
Koca gözlerini elindeki tek lokmaya dikmiş bir yabancı
Yalan vaatlerle teninde bir hakimiyet kurma telaşında.
Düzineler oluşturmuş ayrılığından satmaya çalışıyor.
Bir iflahsız saçlarından köprü kuruyor.
En yalın halinden dağınık insan yalnızlığına.
Derli toplu kıyafetleriyle hazırlanıyor her gün aynı sahte baloya.
Adam her sabah uyanıp aynı saatte
Düzenin içinde yeni başarılara imza atıyor.
Akşamları huzurlu. Elinde hep bir başka el sıcaklığı.
Aklında geçmiş geçmiş gitmiş.
Çoğunu hatırlasa da hep birini unutuyor.
Kadın bileğinde sürgün yemiş bir sevda.
Ayrılık besteleri yapıyor yine aynı aşkla.
Belini biraz daha daralt.
Boyunu kısalt azıcık.
Ismarlama bir entari diktirme telaşında.
Eğri bedenine eğreti bir ihtişamla.
Gülüyor yüzü.
Gülüyor deli.
Saatin başında nöbet tutarken.
Gülüyor deli.
Deli velini çağır!
Gülüyor deli.
O da delirdi.
6 Kasım 2009 Cuma
SON SAHNE "ADIMI DA UNUT"
Hangi aşka sarılacağını bilmeyen kollarında sabahlar gördüm ben.
Akşamlara yürüdüm tereddütsüz.
Saçlarıma benzin kokusu sindi bu intihar girişiminde.
Ellerim kapandı kapı kilitlerine.
Gürültüsüz.
Çıt çıkarmıyor yüzümdeki utancın sahibi.
Sarıldığım yalanların başucuma kurduğu tuzakları
Kör yüreğine yadigar bırakıp
Yazgıma sataşmayı yeğliyorum bu sefer.
Kaygısız gidişimin acılı yanı.
Özlemini yakıyorum içimde.
Doluyor vaktim.
Deliliğe varan düşüncelerimde soluklanıyor namahrem düşlerim.
Her yolculukta başımı kendi omuzuma yaslıyorum.
Vah vah edip göz ucuyla bakanlara, şımarıklık edip gülenlere,
Yoldan başka bir yeri göremeyen yolculara hayretler içinde hayret ederken
Kapının önünde buluyorum kendimi.
Paspasının üzerinde kıvrılan kedilerden bile medet umarken
Merdivenlerinden çıkıyorum yokluğuna.
Deli olmuş gönlümün alasıyla adını yazıyorum duvarlara.
Seni arıyor gözlerim.
Gürültülü beddualar yükselirken havaya.
Son bir sesini duyayım diye meydan okuyorum hayata.
En güçlü sesimi takınıp merhaba diyorum.
Üzerimden varlığını çekerken son bir sen istiyorum.
Kursağımda takılı kalırken adın hasretini bağlıyorlar boynuma
Elvedam yarım kalıyor.
Ziyan olmuş içim sıkıyor dişlerini.
Hafaza meleklerim yazmaya hazır bekliyorlar.
Sensizliğe attığım her adımım bir diğerini korkuya salıyor.
Korkunç bir yokluk son buluyor.
Önce gözlerin düşüyor ellerimden
Parmak uçlarını kaybediyorum ardından.
Çizgilerin siliniyor hatırımda bulanıklaşırken hayalin.
Saçların karanlık kapının eşiği
Akşamlara yürüdüm tereddütsüz.
Saçlarıma benzin kokusu sindi bu intihar girişiminde.
Ellerim kapandı kapı kilitlerine.
Gürültüsüz.
Çıt çıkarmıyor yüzümdeki utancın sahibi.
Sarıldığım yalanların başucuma kurduğu tuzakları
Kör yüreğine yadigar bırakıp
Yazgıma sataşmayı yeğliyorum bu sefer.
Kaygısız gidişimin acılı yanı.
Özlemini yakıyorum içimde.
Doluyor vaktim.
Deliliğe varan düşüncelerimde soluklanıyor namahrem düşlerim.
Her yolculukta başımı kendi omuzuma yaslıyorum.
Vah vah edip göz ucuyla bakanlara, şımarıklık edip gülenlere,
Yoldan başka bir yeri göremeyen yolculara hayretler içinde hayret ederken
Kapının önünde buluyorum kendimi.
Paspasının üzerinde kıvrılan kedilerden bile medet umarken
Merdivenlerinden çıkıyorum yokluğuna.
Deli olmuş gönlümün alasıyla adını yazıyorum duvarlara.
Seni arıyor gözlerim.
Gürültülü beddualar yükselirken havaya.
Son bir sesini duyayım diye meydan okuyorum hayata.
En güçlü sesimi takınıp merhaba diyorum.
Üzerimden varlığını çekerken son bir sen istiyorum.
Kursağımda takılı kalırken adın hasretini bağlıyorlar boynuma
Elvedam yarım kalıyor.
Ziyan olmuş içim sıkıyor dişlerini.
Hafaza meleklerim yazmaya hazır bekliyorlar.
Sensizliğe attığım her adımım bir diğerini korkuya salıyor.
Korkunç bir yokluk son buluyor.
Önce gözlerin düşüyor ellerimden
Parmak uçlarını kaybediyorum ardından.
Çizgilerin siliniyor hatırımda bulanıklaşırken hayalin.
Saçların karanlık kapının eşiği
Giriyorum içeri.
Adın ardımdan savrulurken sana bırakıyorum seni.
Adın ardımdan savrulurken sana bırakıyorum seni.
3 Kasım 2009 Salı
SOKAK KAPISI "YALNIZLIK"
Gözlerinin önünde
İp atlamaya çalışan afacan çocuklar gibi zıplayıp dururken bıraktım bedenimi.
Ruhuma batırıp durduğu iğnelerinin kör ucunda kalbim ah etsin diye.
Kin kusarak.
Dilinin altına sakladığı " cezan ağır olacak" diye tehditleri
O her konuştuğunda " merhaba" diyorlardı oldukları yerden.
Anlat dedi.
Karşı kıyıya gitti geldi çocukluğum.
Cennete erdi geldi fani ruhum.
Sokak ortasında bıraktığı bedenimin çığlığı duyulmasın diye tırpanlandı dilim.
Ruhuma batırıp durduğu iğnelerinin kör ucunda kalbim ah etsin diye.
Kin kusarak.
Dilinin altına sakladığı " cezan ağır olacak" diye tehditleri
O her konuştuğunda " merhaba" diyorlardı oldukları yerden.
Anlat dedi.
Karşı kıyıya gitti geldi çocukluğum.
Cennete erdi geldi fani ruhum.
Sokak ortasında bıraktığı bedenimin çığlığı duyulmasın diye tırpanlandı dilim.
Mideme akıyordu bütün kan.
Ekşi, sıcak kanımdan nefreti yutuyordum.
Ağıtlar yakılıyordu içimin bir köşesinde.
Bir yanı boka batmış böcekler kadar mutlu (!)
Beyazcık bir kız oturmuş gitme diye ağlıyordu.
Başucumda umut diye ilan ettiğim koynuna alıp çaresiz varlığımı
Ekşi, sıcak kanımdan nefreti yutuyordum.
Ağıtlar yakılıyordu içimin bir köşesinde.
Bir yanı boka batmış böcekler kadar mutlu (!)
Beyazcık bir kız oturmuş gitme diye ağlıyordu.
Başucumda umut diye ilan ettiğim koynuna alıp çaresiz varlığımı
Ninnimi söylemeye başladı.
Kaçtık olduğumuz yerden.
Ne o bir cellattı artık.
Ne de ben ölümüne susamış bir ceylan.
Yarım kalan kelimeler hiç kurulmamış cümlelerin hasretiyle yanarken.
Kondurdu alnıma alın yazımın mührünü.
Kaçtık olduğumuz yerden.
Ne o bir cellattı artık.
Ne de ben ölümüne susamış bir ceylan.
Yarım kalan kelimeler hiç kurulmamış cümlelerin hasretiyle yanarken.
Kondurdu alnıma alın yazımın mührünü.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)