27 Temmuz 2013 Cumartesi

SEVDİĞİM SEVGİLİM OLUR MUSUN?

Cesaretim şaha kalkıp ,çekmişken ayrılığa kılıcını.
Salya sümük sen diye dualarıma aminlerim yerini bulsun diye,
Gecenin gözlerinden taşar azgın sular.

Gel,gitme.

Bir çırpıda onlarca sineğe kafa tutan ben,sen olmazsan yenilirim onlara,
Biri yeter canımı okumaya.
Hem gidersen ders falan çalışamam ben,kitap okuyamam.
Çok sevdiğim papuçlarıma bakıp ,kim bugün bizimle gelmek ister diye konuşamam.
Saçlarımı taramak gelmez içimden,koca bir bardak sütü mutlulukla yudumlayamam.
Memleketimin ağzı ile konuşup oyunlar türetemem.Uyuyamam.
İçimden gelmez ki çocuklar gibi uçurtma hayalleri kurmak sen olmazsan.
Küsmenin bir anlamı olmaz,barışmak nedir kimse anlatamaz.
Koşa koşa boynuna sarılmak,rengarenk balonlarla dünyaya kafa tutmak olmaz ki sen olmazsan.
Heyecanla bir kelimeden diğerine ,
Tamamlayamadan cümleleri sana bakıp gülümseyemem ki o zaman.

Biliyorsun değil mi?
Ürkeğim aslında ben,korkağım,pısırığım hatta.
Seni kaybetme korkusu sarınca ,hırçınım,bıkkınım,bitkinim.
Koca dünya küçülür,minnacık kalır.Ufalır,ufalanır ellerinden ayrılınca avuçlarım.
Bastığım her yer adına bir ağıt yakar.
Çekilir damarlarım.
Mahallenin bütün çocukları üzülür sen gidersen.
Onlar da bir daha top oynamaz,ip atlamaz kızlar.
Aşıklar geçmez sokağımızdan.
Yeni diktiğim çiçekler solar,iyileşmez ki hastalar.
Hem gidersen,sana aşkım diyemem ki.
Hiç söyleyemem ki.
Sarılamam ki.
Hep özlerim seni ama anlatamam ki.

Gel,gitme.

26 Temmuz 2013 Cuma

YOL

Tesellisi,
Bir çocuğun bakışlarında gizlidir.
Dayan der,sabret,bitecek.
Biter.
Biter elbet.
Bazen düz,bazen yokuş.
Everest'e çıkıp Ganj'ı seyrettiğim de  olmuştur.
Ganj'dan Everest'e bakıp hadi be sen de dediğim de.
İnanmazsınız siz.
Ben de inanmanız için ısrar etmem.
Öyle karşıma çıkan ilk tümsekten korkup kaçmak bana göre değil.
Her bulduğum düzlüğe yayılmakta.Lakin arada bir yer var ki sormayın,
Başa bela,serseri,biraz da ukala.
Ben orayı hiç  sevmem yazacağım,hatta yazdım gitti.
Sırf gıcıklığımdan mı,içimdeki fırtınadan mı bilinmez,
Bir yanım da seviyorum diyor.
Laf aramızda bu seviyorum kelimesi,
Öyle söylendiği gibi masum ve sevilesi değil.
Bence suçlu o, ohh ne güzel oldu.
Sayın sanık sevgi,müvekkilimin ruhsal dengesini.
Neler yazıyorum böyle?
Konumuza geri dönelim.
Nerede kalmıştık?
Ha tamam yol diyordum.
Yol,yolculuk,yoldan çıkmış,
Kaza,trafik falan işte.
Yok olmadı böyle,çocuk mu kandırıyorum?
Soru işareti kullanmak için bahane mi arıyorum?
İhtiyacım olan şey tam olarak bir nokta olabilir.
Biraz uzun bir cümle kurup, aklıma geleni yazayım.
Kime ne?
Sene 1950'ler sayıyorum.
En azından o dönemde yaşadığımı hayal edip yazıyorum ve pek güzel oluyor.
En sevgili şairler listemde Cemal Süreya var.
Söylemeden geçemeyeceğim.
Hele o şiiri yok mu o şiiri "Üvercinka" bir kuru harika yetmiyor anlatmaya.
Nokta da kalmıştım.Daha doğrusu bir nokta işimi görür sanırım sanrısında.
Yok, yetmez biliyorum.Bütün noktalama işaretlerini kullanmak istiyorum.



24 Temmuz 2013 Çarşamba

BENİ SEV BENİ KORU BENİ ÖZLE

Kırıp dağıtan her kelimenle bir daha doğrulmamak üzere,
Döküldüm.
Sayfa sayfa yaktın,sana uzayan yollara kurduğum köprüleri,
Ne derin nefes alışlar,ne diş sıkmalar kâr etmedi.
Sen koşar adım kaçarken ölüm bahçesine papatyaların,
Ben yalınayak ,suskun ,sadece ağladım.
O kahrolası balkondan odama koşmak istiyordum.
Kahve içmek istiyordum.Sadece kahve,sade bir kahve.
Şu gürültüyü kesin diye bağırmak istiyordum.
Söylediklerini unutmak.
Gülmek istiyordum.Şaka yaptı,şakaydı diye kendimi kandırmak.
Tekrar hayaller kurmak istiyordum.Seninle beni ayırmamak.
Olmadı.Sadece ağladım.
Kederiydin artık gözlerimin.
Faydası yoktu duymasaydım keşke,keşke duymasaydım diye dua etmenin.
Balkondan odaya geçişim Kavimler Göçü gibi uzun,gürültülü,sancılı,
Yaralı,mezarsız,bin sen kattım önüme,bin sen öldürdüm,bin sen ortalıkta,bin sana dövündüm.
Kokunu böyle mi hatırlayacaktım?
Sadece ağladım.



22 Temmuz 2013 Pazartesi

İNTİHAR SÜSÜ VERİLMİŞ "CİNAYET"

Koş!
Pencerenden yürek üstü düştü sevdiğin,
Otuzuncu kattan.
Ve bir mucize olmadı.



21 Temmuz 2013 Pazar

BOŞ BİR SOKAK YÜREĞİM KÖPEK SESLERİ KULAĞIMDA


Işıklar kapanınca, çıplak ayaklı serserilerden başka kimse kalmıyor sokaklarda.
Gürültülerine anlam vermek zor.

Adını fısıldadıkları an değişiyor her şey.
Benim sandığım her uzvum, biraz daha senleşip,büyüyor gözlerimin önünde.
Aşk,ırak memleketler gibi hayalleştikçe,
Hakimiyetin artıyor.

Konu komşu ölmüş gibi uyuyor.
Kapısını çalacak kimse yok.
Horultularını duysam rahatlayacağım belki,
Ama dedim ya ölüm sessizliğinde rüyalar görüyor olmalılar,hiç sesleri çıkmıyor.

Birtek çıplak ayaklı serseriler var sokaklarda,
Aman vermiyorlar gözlerimi kapatmama.
Başka vakit yokmuş gibi hep bu saatlerde geliyorlar.
Uğul uğul sarhoş şarkıları mırıldanıp,alaycı gülüşlerle oynuyorlar.

Aman  ne komik değil mi,bu sancı?

Fidan bakkal kepengini indirmemiş dükkanın,
Bu gece bir terslik var belli,
Bastırıp duran sıcağa karşın,tek dal kıpırdamıyor ağaçlarda.
Oysa bu gece fırtına olacağını dinledim akşam haberlerinde.
Yanlış mı hatırlıyorum,İstanbul'dan bahsetmiyor muydu yoksa?
Hem beynimi kemirip duran bu sesler ne zaman kesilecek,
Şu çıplak ayaklı serserilerin benden istedikleri ne?
Neden buradalar,neden evimin önünde eğlenip duruyorlar?

Karanlığa çekiyor gülüşleri beni.
Onlardan bir parçaymışım gibi,ellerini uzatıyorlar.
Senden hatıra kırık bir toka, renkleri solgun birkaç fotoğraf,
Gizli saklı çekmecelerinden çıkmak için çırpınıyor.

Yazık,bu sessizliğe,bunca hoyrat harcanmış aşka,
Yerle bir olduktan sonra hükmetmeye çalışan adımlara.
Yazık,sen gittikten sonra,bizi bir araya getirmeye çalışan duaya.
Bu , gece bekçiliğine soyunan hayallere yoldaş olan,
Penceremin önüne saklanmış adamlara.

Gözlerimi asıyorum gittiğin yolun sonuna,
Serseriler,çığlık çığlığa bağrışmaya başlıyorlar.
Yıkılıyor evler çıkardıkları gürültüden,ağaçlar devriliyor.
Denizler taşıyor amansız.
Son buluyor her şey.
Bu imkansız sevda da.