19 Şubat 2011 Cumartesi

BABA

Kırıldım.

Eskilerini saramadan yenisini edindi kızın.

Ağladım baba

Yüzünün çizgilerinde sakladığın yorgunluklarına

Bel bağladığım gülüşüne

Gözlerinden uzakta tutunmaya çalıştığım

Yeni umutların koynunda ağladım.

Canımı yakıyor hayatın sessiz saldırıları.

Nereden geleceğini bilmediğim sert adımlarla üzerime saldıkları.

Ne çok adamı var emrinde çalışan.

Ne çok sebebi var saldırmak için.

Neden ben baba?

Neden senin kızın?

11 Şubat 2011 Cuma

PARMAK UCUNDA YÜRÜYOR AYRILIK

Gözlerimde tekrar eden bir hastalık
Soldurup duruyor tüm renklerimi.
Al git sesini. Çıplak, sade, olduğum gibi.
Nefesi kesilsin isterse oynaştığın zamandan kalan yüreğimin.
Bırak beni.

Yolunu kestiremediğim her kaçak kelime
Zincire vuruluyor sonunda.
Suçlusu elini kolunu sallayıp gezerken çoğu faili meçhul gibi
Biri yüksek sesle bok atıyor varlığıma.
Yakalandı. İşte suçlu yakalandı diye.
Ayak uyduruyor bütün hainler bu saçma oyuna.

Zamanın kesip attığı bir ten
Dokusunu yitiriyor. Dokunuşu rivayet oluyor git gide.
Sır denklemlerinde suskunluğun hatırı büyüyor.
Ve ilmeği kaçmış ya bir yerinden
Sökülüyor boşluğum kimin eli değse  doku(n)(ma)mak üzere.

Bu sabah gözlerimde bir ağrı
İnkar ediyor hatırladıklarını.
Acemi bir yalancı derin nefes alışıyla boğuluyor.
Yaman bir hesaplaşma parlıyor dudaklarımda
Pembe; soluk, silik çizgilere inat.

Adını anmıyorum. Tövbekarıyım seni çağıran her kelimenin.
Düşmanıyım yokluğuna dayanamayan her hücremin.
Yavaş yavaş kapatıyorum bu defa kapıyı.
Oyunlar türetiyorum gidişimin yansıması
Bir koca varlıkmış gibi


Sürecek kahkahaları kandırmamız bir müddet daha
Hatta ömür senle son bulacak yalanı doğruyu edecek tahtından.
Senden başkası ölüm bana
Dilim dudağım zehir.
El eli değerse vurulurum inan.
Yalan hiç bitmeyecek.

Parmak ucunda yürüyor ayrılık bu defa
Diğerleri gibi yıkmıyor ortalığı.
Sessiz ustası olmuş yalnızlığın. Öfkelenmiyor.
Keskin bakışından süzülüyor ihanetin görkemli günahı.
Kimseye yaslanmıyor. Yarışmıyor diğerleriyle.
Kendi naaşını kaldırıyor olduğu yerden.
Kirli elleriyle değmesin diye ölümüne niyet çekenler.

Bu sabah gözlerimde bir ağrı
Solmuş bütün renklerim.
Yalana dönüyor sırf dilim kayıp gerçeklerim.

19 Ocak 2011 Çarşamba

SÖZ SEVDİĞİM

Bitmeden vakit karalamalı seni sayfa sayfa.
Her satırda can vermeli, boyun eğmeli sunduğuna.
Hani bir deli isyan savursa zembereği kırılmış dilim.
Dağıttıklarını kokunu çeker gibi geri getirebilse
Bir an olsun unutsa ayrılığı.
Sensizliğin ezberime işleyen gürültüsünü.

Yalan dolan bütün o acemi işi yazdıklarıma
Onca alkış tutmamış olsan. O kadar sevmemiş olsan yokluğumu.
Dur! Dur! Dur! 
Savurmuş olsan bakışından deli gururuma
Avazının çıktığınca
Dur! diye bozmuş olsan suskunluğunu.

Ben hep aynı çamurlu duvağın peşinde
Geceleri dağ gibi üzerime örtüp durmasam. 
Gölgenle baş etmek için büyütmesem yalancı sevdalıları.
En beter kabusların baş düşmanı
Sesini onca yasaklamış olmasan bana.
Çıkıp gelsen.
Seninle kaybolsa bütün karanlık.

Yaz nasıl geçti. Kış nasıl geçiyor bir anlasam.
Bir anlatabilsem. B
ir varabilsem olduğum yerden sana.
Bu ayrılığa bunca hoşgörü göstermemiş olsak.
Bu kadar şımarmamış olsa.
Hadi git sonsuza kadar uğrama bana derken
O kadar inandırıcı olmasaydın.
O kadar inanmasaydın.
Bu kadar keşke, bu kadar sızı, bu kadar çaresizlik kalır mıydı bana?

Son bakışının şahidi gözlerime sorsunlar acısını.
Ellerime sorsunlar son dokunuşun yakışını.
Tekrarı olmayan, mümkünü olmayan bir birlikteliğin
Son kelimelerini sorsunlar bana.

Konuşursam parçalansın son umudum.

Söz sevdiğim.