9 Mart 2010 Salı

SOKAK ŞAHİT GÖRDÜKLERİME

Daha dün diye yattığım uykuların etrafında gezinen sorular
Seni usta bir hırsız sessizliğinde çalıp götürürken benden.
Yüzüm bulanık bir su birikintisi 
Yokluğunu kusuyor kelimeler.

Dalını yere eğmiş gövdemin kökünde ateş yakıyor yaramaz çocuklar.
Rüzgar büyütüyor alevleri.
İsyanım azınlık mültecisi.
Kederine yer arıyor çaresizce.

Kapısını çalıyor bakir bakışlarının Ay güne yakın yerlerde.
Soluyor ömrümün bahar çiçekleri
Ne yazdan ümit kalıyor.
Ne kışa tahammüle güç bende.

Sana sarılma hevesim ölü doğuyor her güne.
Rica minnet kalmasına ikna ediyorum kavuşma ihtimalini.
Hükmü geçmiş banknotlar gibi
Kasamda saklıyorum beni sevdiğin günleri.

Saklama konuş diyor içinden geçenleri, içimin sen köşeleri.
Elimi uzatıyorum kilidi iki kere çevrilmiş tozlu kapına.
Ardında beni beklediğini düşünerek  hadi diyorum.
Sanki soluğun bin kez değiyor yüzüme.

İtiraz ediyorum hakkımda açtığın bütün davalara.
Hasretim delil-i celî değil mi zaten?
Avucuma bıraktığın yalnızlık kaldırıp başını sormaz mı sana,
Davacı ayıptır yaptığın demez mi?


Yadigar bıraktığın yokluğun adımı zehirliyor her sabah.
İpimi elinde tutuyor nankör parmakların.
Seni sevip duran bir serseri, elebaşı suçluların.
Yüreğim aranıyor her yerde.
İnkar etme! Sokak şahit gördüklerime.